Madem öyle, Asrın Tok ve Diamond Tema tartışması hakkında ikisini de reddeden ve bir çırpıda söyleyebildiğimiz kısa bir değerlendirme yazalım. Önce herkesin kabul edeceği şu zorunluğu belirtelim ve buna dayanarak ilerleyelim: Şeriatı tartışmak isteyenlerin, önce şeriatın kendisi her ne ve nasılsa onu öyle anlaması ve ancak bundan sonra
Onyedinci yüzyılın ortalarına doğru doğan İngiliz filozof John Locke, hükümeti ve devleti net biçimde halkın hizmetine koşan bir düşünürdür. Kendisinden yaklaşık yarım asır önce devleti canavar benzetmesi ile mutlak iktidar sahibi bir varlık olarak tasarlayan diğer İngiliz düşünürü Thomas Hobbes’un vizyonunu paylaşmaz. Siyaset üzerine eserlerinin üzerinden geçen üç yüz yıla rağmen Locke hala politikaya ılımlı yaklaşımın, bireysey özgürlüklere saygını ve güvenilir hükümet düşüncesinin mimarı olarak güncelliğini korumaktadır. Bu nedenle empirik ve liberal düşüncenin babası kabul edilir. John Locke’a göre insanlar özgür, eşit ve bağımsız doğar; kendi hallerine bırakıldıklarında akıl yürütme ile doğruyu yanlıştan ayırt edebilecek temel bir ahlakla doğar. Dahası insanlar bazı haklara doğuştan sahiptir… Mülkiyet hakkı da Locke’un hükümet teorisinin belkemiğidir. Ancak mülkiyeti günümüzdekinden daha geniş tanımlar. Ona göre mülkiyet “yaşam, özgürlük ve mülkü” kapsar… Peki, herkes Tanrı’nın indinde eşitse, niçin bazıları mülk sahibidir de, diğerleri bundan yoksun? Antik Roma düşünürü Cicero’yu takip eden Locke’a göre mülkiyetin kökeninde doğanın ürünlerinin yararlanmak ve insan emeğini bu ürünlere katmak vardır. Yani Locke’a göre insanlar arasındaki mülk eşitsizliğinin kökeni doğayla girilen ilişkidedir. Örneğin toprağı işlemek, avcı-toplayıcı hayat tarzından daha değerlidir
Reklam
Thomas Hobbes 16. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’de doğdu. Hobbes’un insanlık ve politika hakkındaki görüşlerini ortaya koyduğu başlıca eseri Leviathan’dır. 1651 yılında yazılan bu kitap, İngiliz tarihinin en alışılmadık dönemlerinden birinin ürünüdür ve ülkenin cumhuriyetle yönetildiği on bir yılı kapsar… Hobbes sadece merkezi bir gücün otoritesi olmadan daha iyi yaşanacağını düşünen idealistleri değil, karşıtlarını yani kralların Tanrı’dan aldıkları güçle iktidar olduklarını, Kralların İlahi Yetkileri kuramını savunanları da eleştiriyordu… Hobbes’un düşüncesinde orijinal bir yön, toplum hayatı ile zamanının doğa bilimleri arasında kurduğu paralellikti. Hobbes’a göre devlet-hükümet olmazsa insanlar birbirlerine karşı, sürekli bir önleyici saldırganlık içinde olurdu. Çünkü kimse bir diğerinin kendilerine zarar vermeyeceğine, ellerindeki bir şeyi, mülklerini, canlarını veya özgürlüklerini almaya kalkışmayacağına emin olamazdı. Bu yüzden de en iyi savunma saldırı haline gelirdi. Buna karşı savunulan, “haklara sahip olunan bir doğal durum fikri, güvene dayalı siyasi sözleşme fikri, bunun itaati gerektirdiği, tüm bunların devletle ilişkisi, devletin hakları kadar yükümlülükleri de olduğu fikri”, günümüzdeki siyasi tablonun yapıtaşları arasında görülüyor. Hobbes’un insan doğası hakkındaki görüşünün oldukça kötümser olduğu söylenebilir… Ona göre insanlar arzuları peşinde koşar ve ortalıkta devlet olmasa herkes birbirine düşer.
... +164
Hürmetten şöhrete kadın 9 Haziran 2024 02:00 | Prof. Dr. Bedri Gencer Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi En eski fotoğraflarda Doğulu-Batılı bütün topluluklarda kadın ile erkeklerin başlarının örtülü olduğu görülür. Batı’da sanayi kapitalizminin doğuşuyla zirveye çıkan modernleşme ise kadının yuvasından ve örtüsünden çıkarılması,
Hz. Yusuf'tan Asrımıza Dersler "Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır." (Yusuf Suresi, 7) Kuran; Allah'ın insanlara rehber olarak indirdiği, içinde en doğru açıklamaların yer aldığı, insanlara müjdeler veren, onları uyarıp korkutan ve onlara Allah'tan bir rahmet olan tek hak kitaptır.
"Başkalarından iktidar ve mülk bakımından üstün olacağıma bilgi bakımdan üstün olmayı tercih ederim." -Büyük İskender
Reklam
688 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.