Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
rol yapmadan yaşayan varmıdır ki bu hayatta
Herhangi bir durumda sizden isteneni, role dönüştürmeden yapmak, hepimizin öğrenmek için burada bulunduğumuz yaşama sanatının temel dersidir. Eğer bir eylemi kimliğinizi korumak ya da güçlendirmek yerine sadece yapılması gerektiği için yaparsanız ve kendinizi onunla tanımlamazsanız, yaptığınız her şeyde en güçlü olursunuz. Her rol, bir benlik kurgusudur ve onun aracılığıyla her şey kişiselleşir, böylece yozlaşır ve zihin yapımı "küçük ben" tarafından bozulur. Bu dünyanın güç merkezlerinde bulunan çoğu insan - politikacılar, televizyoncular, din ve iş dünyasının liderleri, tamamen kendi rolleriyle tanımlanırlar ve bu konuda çok az istisna vardır. Onlara VIP gözüyle bakılabilir ama aslında bu egosal oyunda kendi rollerini oynayan insanlardan daha fazlası değildirler;oyun çok önemliymiş gibi görünse de, aslında gerçek amacından sapar. Shakespeare'in deyimiyle, "bir aptal tarafından anlatılan, gürültü ve bağırış çağırışlarla dolu, hiçbir mesaj vermeyen bir hikâye." İşin ilginç yanı, Shakespeare bu sonuca vardığında, daha televizyon icat edilmemişti bile. Eğer egosal dünya dramının herhangi bir amacı varsa, o da dolaylı bir amaçtır: Gezegen üzerinde giderek daha fazla acıya neden olmaktadır ve her ne kadar ego yaratımı olsa da, acı aynı zamanda egonun da sonudur. Egonun içinde yanıp kül olduğu ateştir.
''Hikaye''ye çok ilginç bir yaklaşım. :)
(...) "dünyadaki bütün belalar kadından gelir" - bunu da bilir her rahip. "Demek ki bilim de ondan gelir”... İlkin kadından öğrenir insan, Bilgi Ağacı'nın meyvenin tadını - Ne olmuştur? Yaşlı tanrıyı bir cehennem korkusu sarar. İnsanın kendisi onun en büyük hatası olmuştur; kendine bir rakip yaratmıştır; bilim tanrısallaştırır - insan bilimsel hale gelince, rahiplerin ve tanrıların sonu gelir! -
Sayfa 69 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Hafıza ilginç bir şeydir. Nesiller boyunca unutulmayan kinler ve hemen ertesi gün unutulan iyilikler vardı.
Yunan mitolojisinde mutluluğu nerede aramak gerektiğini özetleyen çok güzel bir hikaye vardır. Mitoloji ile alakalı olanlar bilir. Zeus da dahil olmak üzere, 12 baş tanrının evi ve birçok efsanenin merkezi olan Olympos Dağ’ında geçen bir hikaye bu. Ve hikaye bu ya, tanrılar Olympos Dağ’ında toplanmış, mutluluğun sırrını saklama kararı almışlar. İnsanlar bulduğu zaman onu, kıymetini bilsin istemişler. Tanrılardan biri onu yüksek bir dağın tepesine saklayalım demiş. Diğeri yerin yedi kat dibine gömelim ki erişemesinler diye önermiş. Bir diğeri okyanusun en derinini göstermiş. Nihayet bir tanrı en ilginç fikri sunmuş: Mutluluğun sırrını insanların yüreklerine gömelim. Nasıl olsa oraya bakmayı akıl etmezler!
Sayfa 20 - DestekKitabı okudu
Dayanılmaz olan tek şey hiçbir şeyin dayanılmaz olmasıdır. Hayat Fiziğine Giriş: Her doğum, en az iki ölüm eder. Biri yaşamak, diğeri yaşatmak isteğine bağlı, iki ölüm. Ancak hayata gelenin, hayatta kalması için o ölümler sayesinde nefes aldığından habersiz olarak yaşaması gerekir. Aksi takdirde, söz konusu kişi bir savaştan ibaret olur ve
Geçenlerde Tarım ve Ormancılık Bakanlığı'ndan bir teknik yetkili olan Bay Asada ile konuşuyorduk ve bana ilginç bir hikaye anlattı. Seralarda yetiştirilen sebzeler aşırı ölçüde lezzetsizdirler. Kışın yetiştirilen patlıcanların hiç vitamin taşımadığını ve hıyarların tatsız olduğunu duyması üzerine bu konuyu araştırmış ve nedenini bulmuştu: bazı güneş ışınları vinil ve cam kaplamayı geçip sebzelerin yetiştirildiği kapalı mekanlara ulaşamıyordu. Araştırması seraların içinde aydınlatma sistemi kurulmasına yol açmıştı. Buradaki temel sorun insanların kışın patlıcan ve hıyar yemelerinin gerekli olup olmadığıdır. Ama bu soruyu bir yana bırakırsak kışın yetiştirilmelerinin tek nedeni ancak o zaman iyi bir fiyata satılabilmeleridir.
Sayfa 110 - KaosKitabı okudu
565 öğeden 351 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.