İnanca akıl yoluyla ulaşılamayacağına göre bilemezdik de; insanın bir kenara atılabileceğine inanamıyor, bu açıdan düşününce kendimizi nereye koyacağımızı da bilemiyorduk... Böylece dünyaların cafcaflı görüntüsüne yabancı, ilahi olana ilgisiz, insanı hor gören bireyler olarak kendimizi boşu boşuna beyin sinirlerimize uygun düşen karmaşık bir Epikürosçuluğun bağrında serpilmiş amaçsız duygulara bıraktık."
Hayatı belli şartlar altında yaşamaya buyur ediliriz. Hayat boyu böyledir bu. Doğduğumuz andan ölümümüze değin hep bu şartlar topluluğu bir şartlar topluluğu ile çevrelenmişizdir.
Kimimizin babası sert, kimimizin ki fazla yumuşak, kimimizin annesi ilgisiz, kimimizin ki ise insanı boğacak kadar ilgilidir. İçinde yaşatıldığımız şartlar ilk olarak
İlk kez bu kadar ilgi görüyor, bir teybe alınııyordum. Ben, ilgi çekmek için rehineler mi almam, adam mı öldürmem, yoksa başka bir şey mi yapmam gerektiğini hiçbir zaman bilemedim. Ah ah, valla dünyada o kadar bol miktarda ilgisiz var ki, aynı anda hem dağa hem deniz kıyısına gidilemeyen tatillerdeki gibi seçmek zorunda kalıyorsunuz. Dünyadaki ilgisizliklerin içinde en çok hangisi hoşunuza gidiyorsa onu seçmek zorundasınız, insanlar hep bu tip şeylerin arasında en iyi ve en pahalı ne varsa onu seçerler, milyonlara mal olan Naziler ya da Vietnam gibi. Geçmişinde zaten yeterince acı çekmiş, asansörsüz bir altıncı kattaki bir Yahudiyle gereken ilgiyi çekip televizyona geçecek değiklik tabii, yok artık deve. İnsanın ilgisini çekmek için milyonlar gerekir, milyonlar, onlara da içerlememeliyiz, çünkü sayılar küçüldükçe verilen değer de o derdi azalır...
İlgisiz, tasasız gece geldi, odadaki yerini aldı. O gece ki, az önce yutmuş olduğu mutluluğunu şimdi kaygısızca sindirmekteydi. Görünümünde en küçük bir değişiklik olmadan, hiçbir tedirginlik duymadan, daha nicelerinin mutluluğunu da yutup sindirecekti kimbilir.
Sayfa 289 - Amaç Temel Yayınları, 1987. Çeviri:Suna GülerKitabı okudu
“Hiçbir şeyin benim için gerçekleşmediği, ama yine de her şeyin bana dahil olduğu duygusunu taşıyordum yalnızca; ilgisiz kalsam da, çok derin ve çok gerçek şeyler tadıyor olmak müthiş mutluluk veren bir duyguydu, ruhumun en canlı kaynağını oluşturur, tanımadığım yerlerde şehvet gibi üstüme çökerdi.”
İlgiye çok değer veriyordu;
çünkü hayatı boyunca görmüş olduğu ilgisiz, sevgiden yoksun yaklaşımlar, ona sadece gerçek yakınlıklara değer vermeyi öğretmişti.
"Dünyada olup biten şeylerin bir bölümü elimizdedir. Bir bölümü de elimizde değildir. Elimizde olanlar düşüncelerimiz, yaşayışımız, isteklerimiz, eğilimlerimiz, iğrenmelerimiz; birkelimeyle bütün davranışlarımızdır. Elimizde olmayanlar; mal, şöhret, yüksek görev gibi şeylerdir. Elimizde olan ve bize bağlı olan şeyler bize acı vermeyecek, daha özgür ve süreklilik taşıyan unsurlardır. Elimizde olmayan durumlar ise kişilere, durumlara ve zamana göre değişkenlik gösterirler. Başkasının duygu ve düşüncelerine bağlı kalmak, ondan medet umarak yaşamını sürdürmek, kendini dengesiz salınımların dünyasına itmek anlamına gelir."