Sonra, çok önce bilmesi gereken bir şeyi yeni keşfetmiş gibi, üzgün bir sesle mırıldandı, Hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz.
Hiçbir yasada çocuklarına gevşek, ilgisiz ve acımasız davrandıkları için babaları suçlayan bir madde yok. Yoksa Rusya'nın yarısını, hatta daha fazlasını yargılamak gerekirdi.
Apartheid ırksal ayrımcılık ve bunu savunan sistem. Aslında kitabın ana konusu ve çıkış noktası gelişen tüm olaylar Apartheid'in etrafında meydana geliyor. Öncesi ve sonrası, önceki ırkçı yönetimin sonraki yaşam üzerinde ve sosyal hayata etkileri, kişiler üzerindeki baskısı sonucu ortaya çıkan etkisiz tepkisiz bir toplum, henüz o baskıcı
Değişim yıllarının türettiği bir kişiydi Sakallı Celal. Elleri cebinde, evi omzunda gezen, tek başına muhalefet, bir müesse seydi sanki. Meşhur "Türk aydınları Doğuya giden bir gemide, Batıya koşup ilerliyoruz vehmine kapılan yolculara benzer" ke lamının müellifi. Ayrıca "Bizde bilgililer ilgisiz, ilgililer bilgisiz" diyen de o.
Dünyaya gelişi göz kamaştırıcı olmuş. Beş erkek: Kemal, Cemal, Celal, Nihal, Bilal ve bir kız Cemile, altı kardeşmişler.
Çocukluğu rahat ve bollukta geçmiş. Annesini "Abdülhamid'in dişisi" ne benzetir, hiç sevmezmiş, ama babası Donanma Komu tanı Hüseyin Hüsnü Paşa'ya hayranmış. İyi eğitim görmüş.
1896'da Mektebi Sultani'ye (Galatasaray) girmiş, Tevfik Fik ret'in öğrencisi olmuş. Okulda ona güçlü kuvvetli olduğundan kinaye "Bocurgat" (gemicilikte kullanılan bir tür vinç) adı takıl mış. Sakallı Celal lise yıllarına denk gelen 31 Mart Ayaklanma sında gönüllü olarak Hareket Ordusu' na katılmış, Taksim kışlası civarındaki vuruşmaların bizzat içinde yer almış.
Geçti çığlıklarla 15:45 katarı.
Beton villalar.
Beton villalar.
Süt gibiydi deniz. Güneşte kaybetmiş rengini. Asfalt yolun üzerinde plaja gidiyorlar. Kocaman sarı çiçekler gibi kımıldanıyor geniş şapkaların hasırlan. Beton villalar. Geçti çığlıklarla 15:45 katarı.
Adalar göründü karşıdan.
Denizin dibiyle ilgisiz.
Gemiler gibi.
Suyun yüzündeler.
Ta Pendik'e kadar.
Beton villalar.
Çimento fabrikası Kartal'ın toz içinde kederli ve kalın.
Ve sahilde maskelenmiş petrol tankları.
Artık köprünün üstünden üzgün, düşünceli, dalgın, altından akan bu gürültülü sular gibi ilgisiz geçiyorlardı. Sanki hayvanlarıyla gelip geçerken çiğneye çiğneye meydana gelen yollardan biriymiş gibi...
Hayat, çaba harcandığı kadar değerlidir. Hiç çabasız bir şeye sahip olmak, belki de onun kıymetini bilmemek demektir. Emek harcanan her şey gözümüzde daha değerlidir.
Ailesi tarafından ilgisiz ve emeksiz bırakılmış genç, hayatın ona sunduğu güzellikleri göremiyordu. Çoğu şeyi günübirlikti. Sevmek nedir bilmiyor ve duygularını
İnanca akıl yoluyla ulaşılamayacağına göre bilemezdik de; insanın bir kenara atılabileceğine inanamıyor, bu açıdan düşününce kendimizi nereye koyacağımızı da bilemiyorduk... Böylece dünyaların cafcaflı görüntüsüne yabancı, ilahi olana ilgisiz, insanı hor gören bireyler olarak kendimizi boşu boşuna beyin sinirlerimize uygun düşen karmaşık bir Epikürosçuluğun bağrında serpilmiş amaçsız duygulara bıraktık."
Hayatı belli şartlar altında yaşamaya buyur ediliriz. Hayat boyu böyledir bu. Doğduğumuz andan ölümümüze değin hep bu şartlar topluluğu bir şartlar topluluğu ile çevrelenmişizdir.
Kimimizin babası sert, kimimizin ki fazla yumuşak, kimimizin annesi ilgisiz, kimimizin ki ise insanı boğacak kadar ilgilidir. İçinde yaşatıldığımız şartlar ilk olarak