Evliyken veya henüz düğün alışverişindeyken mütevazi davranan, az eşya ve az istekte bulunan eşinize, imkanlar dahilinde siz en iyisini, en güzelini almaya gayret edin.Size karşı düşünceli davrananları “çantada keklik” olarak görüp ilgisiz davranmayın. Asıl ilgiyi onlar hak ediyor.
Dün akşam rastlantı sonucu baktığım çöp kutusunda bir incelememin kaldırılmış olduğunu gördüm. Gönderim TOPLULUK KURALLARIMIZI İHLAL ETTİĞİ GEREKÇESİ İLE YAYINDAN KALDIRILMIŞ. İhlal edilen kural da KİTAPLA İLGİSİZ OLAN İNCELEMEymiş. Ha bir de, 1000KİTAP'IN OKUNURLUĞUNA ZARAR VERECEK ŞEKİLDE bir incelemeymiş. Bu zararı nasıl vermişim anlamış değilim. Bir de anlamadığım şey, kitapla nasıl ilgisiz oluyor? Çünkü incelemede kitaptaki alıntılara yer verilmiş ve alıntılar üzerinden yorumlama yapılmış. İnceleme bazı okurları rahatsız etmiş olacak ki, şikayet edilmiş. Çünkü incelemesi yapılan kitap özellikle erkek okurları rahatsız edecek türden. Tabii bir de İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR OKUMA ETKİNLİĞİ kapsamında bir inceleme olması. Çünkü İstanbul Sözleşmesi Yaşatmaz diyen çok okur var. Size tavsiyem arada bir çöp kutusuna bakın. Sizin haberiniz olmadan birileri alıntınızı ya da incelemenizi şikayet etmiş olabilir. En azından itiraz hakkınızı kullanmış olursunuz. Hepinizden verdiğim rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.
hizliresim.com/Vqi9xO
Emil Michel Cioran, filozof, aforist ve denemecidir. Aslen Rumen dir ama Fransa da yaşamış ve Fransızca ya da hakimdir. Eserlerini hem Rumence, hem Fransızca yazmıştır. Kötümser bir yazar olarak onu yorumlamak doğru olacaktır. Aforizmalarında da, felsefi tarzında da bunu görmek mümkündür. Acı, çürüme ve nihilizm kitaplarında bol bol yer alır, bunu
Kitap bir geminin limandan hareket etmesiyle başlar. Ünlü dünya şampiyonu Mirko Czentovic gemiye binmiştir.Öykünün kahramanı, arkadaşının uyarmasıyla şampiyonu farkeder ve O’nunla tanışmak belki de bir maç yapmak için çeşitli denemelere girişir. Bu denemelerin ortasında iş rayından çıkar. Olayların akışı ana karakter tarafından kontrol edilemez bir biçimde gelişmeye başlar. İki ana karakter etrafında yer alır kurgu: Czentovic ve Dr. B. İyi ile kötünün, siyah ile beyazın karşılaşması. Dünya satranç şampiyonu olan Czentovic, yetim kaldığı için bir papaz tarafından büyütülen, zar zor okumayı öğrenebilen, zekası yetersiz, dünyaya ilgisiz, duygusal açıdan da oldukça sığ biridir. Başka tüm alanlara kapalı olan aklının satrançta inanılmaz derecede başarılı olduğu tesadüfen ortaya çıkar. Ancak kabalığı ve kültürsüzlüğü ile sadece paraya önem verir. Dr. B. ise Avusturya’lı bir avukattır. Nazi yönetimi tarafından, saray ve kiliseden olan müvekkilleri hakkında bilgi edinmek amacıyla tutuklanır. Toplama kamplarına gönderilmez ama başka bir psikolojik işkence yöntemi uygulanır: Hiçlik duygusu ile benliğini yok etmek. Tek başına, yanına kalem bile verilmeden, insan yüzü görmeden bir otel odasında yaşamak zorunda bırakılır. Bir gün sorgulama için beklerken bir kitap çalar. Bu kitap, bir satranç albümü, yüz elli ustanın oyunundan oluşan bir toplamadır. Dünyaya tutunacak başka bir dalı olmayan Dr. B., bu kitaptaki her oyunu kafasında defalarca oynamaya başlar. Dünyası siyah-beyaz taşlar üzerine kuruludur artık. Ancak, aklını yitirmemek için sarıldığı bu oyun onu deliliğin sınırına getirir.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020238,4bin okunma
" Ne diyebilirim ? Dünya adil bir yer değil."
Kadın olmanın en zor tarafı nedir sizce ?
Sırf cinsiyetiniz yüzünden sevgisiz ilgisiz bir ailede büyümek mi ? Gençlik çağlarınızı psikolojik baskı altında geçirmek mi ? Fiziksel görünüşünüz yüzünden itilip kakılmak mı ? Ya da yine fiziksel görünüşünüz yüzünden tüm gözlerin üzerinizde olması mı ? Ayaklarınızı yere sağlam basmaya çalışırken tacize uğramak mı ? Yaşadığınız o tacizleri içinizde tutarak yaşamak mı ? İlk aşkınızın, sevginizi çöpe atarak derin izler bırakarak kalbinizi çürütmesi mi ? Tek başınıza çocuk doğurup bütün sorumluluğu omzunuzda iyi bir evlat yetiştirmeye çalışmak mı?
Kirke ! Güneş Tanrısı Helios'un kızı.. Tanrıça Kirke.. Cadı Kirke... Ama bütün bu soruları yaşayarak cevaplamış bir Kirke...
Ve sonra kitap su gibi aktıkça; bir kadının kendini buluşunu, her zorluğa göğüs gererek verdiği mücadeleyi, oluşan özgüvenini, özgür ruhunu, baş kaldırışını, dik duruşunu, azmini, direnişini, aşka olan tutkusunu hayranlıkla okudum.
Evet bizler bir Tanrıça değiliz belki ama kadınız... Ve hepimiz içimizdeki potansiyelin farkına varırsak, aşamayacağımız duvar, yıkamayacağımız ön yargı yok..
Biraz özgüven ve biraz cesaret..
" İçimde ne olduğunu kim bilebilir ? "
Ben, KirkeMadeline Miller · İthaki Yayınları · 202134bin okunma
"Tüm bu olanlara gözlerini kapayıp, kulaklarını tıkayarak o çirkin "seni ilgilendirmeyen işe karışma" yasasıyla hareket etmeyen, duyarsız ve ilgisiz bir şekilde yaşayıp gitmeyen herkesin, cinsel şiddetle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Bu bir iddia ya da inanç sorunu değil, aksine istatistiklerin ortaya koyduğu bir olgudur."
Günümüzde de pek çok örneğine rastladığımız ''Erki ele geçirme arzusu'' kendinden olmayanı sapkınlıkla yaftalar. Dışlanmışlık hissi vererek karşıdakinin fikrini doğru ya da yanlış köreltmek ister. Taraftarlarından eyyam, veryansın, karalama kampanyaları sipariş edilir ve tarih boyunca hiç şaşmayan döngü de şudur ki: Taraftarlar, taraflardan önce