Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Aşk bitince, sevdanın zeminini hatırlamak ne zor, değil mi?”
"Bahar gitti, onlar gitti ve benim ruhumu onların peşinden sürüklendi. Bu yüzden her şarkıda biraz Bahar, biraz annem, biraz da Âşık ve Narin vardı. Aşk, özlem ve... ilacı olmayan her duygu. Henüz antidepresan kucağına boylu boyunca uzanmış değildim. Akıl sağlığımı koruyabiliyordum. Ama duygularım üstü açık yaralar misali enfeksiyon kapacak diye korkuyordum. Böyle böyle bunca zaman geçti ve kabuk bağlamayan biri yarayla yaşamaya alıştım. Öyle ki o yara benim her şeyim oldu. Sabah günaydın diyerek uyandım, gece ellerimi üzerinde gezdirdim, ilk baktığım,bson gördüğüm."
Sayfa 305 - Pukka Yayınları, OzanKitabı okuyor
Reklam
Herkes bilsin ki ilk görüşte aşk diye birsey varmış ve insan hiç tanımadığı, birlikte zaman geçirmediği birini bilene kalbinde taşımış.
Prens sadece bir kurbağaydı, ilk aşklar sadece bir aldatmacadan ibaretti ve aşk da sadece anne-baba ve kız kardeşlere karşı duyulabilirdi.
İnanna/İştar'ın hikayesi aslında bir "kendi kendini tanrıça yapma" hikayesidir. Eski Tanrılardan yani On İkinci Geze gen' den gelen ilk astronotlardan biri ya da en azından onlardan birinin ilk doğan kızı olmamasına rağmen; yine de en üst rütbe ye yükselmeyi başarmış ve sonunda On İkiler Panteonundaki tanrılardan biri olmuştur. Bu noktaya gelebilmek için İnanna kurnazlığını ve güzelliğini acımasızlıkla birleştirmişti; o, hem savaş tanrıçası hem de aşıkları arasında tanrılar kadar insanlara da yer veren aşk tanrıçasıdır. Ve gerçek bir ölüm ve yeniden dirilme olayının tam merkezinde yer almıştır.
Aşk bir mezeydi, küçük bir tabak havyar ya da balmumundan bir günçiçeği; içindeki vantriloğun havyardan ya da günçiçeklerinden bahsettiğini duyabilirdin, fakat gerçek insan her zaman ya sansardı ya da beyaz tavşan. Evelyn lahana bahçesinde hep bacakları açık yatıyor ve ilk gelene parlak, yeşil bir yaprak sunuyordu. Ne var ki yaprağı kemirmek için bir hamle yaptığında lahana bahçesi kahkahayla patlıyordu; ne İsa’nın ne de Immanuel Ödlek Kant’ın tahayyül edebileceği türde parlak, çiyli, vajinal bir kahkaha; çünkü tahmin edebilselerdi dünya bugün bu halde olmazdı, ayrıca ne Kant olurdu ne de Yüce İsa.
Reklam
Günün sonunda, kendinle baş başa kalmaktan kaçamıyordun. Öyle günlerden biriydi. Ne zaman bir gün, gerçek anlamda güzel ya da gerçek anlamda "bir gün" gibi geçse, aklıma onun mavi gözleri gelir, vicdanımla baş başa kalırdım. Böyle zamanlarda hissettiklerimden ya da vicdanımdan kaçmamayı öğrenmiştim. Herkesin dünyada bir kez birine karşı,
"Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün."
Sayfa 353 - YKYKitabı okudu
"Ah, Ölüm, bütün ziyafetlerde insanı doyuran hayalet! Ölüm üzerine ne çok düşündük, Monos! İnsanların mutluluğunu yoklayan gizemli bir perdeydi, insanlara 'Buraya kadar, dahası yok!' derdi. Monos'um, göğsümüzde yanan aşk ateşini ilk hissettiğimizde nafe sevinmiş, mutluluğumuzun aşkımızın gücüyle daha da güçleneceğini zannetmiştik! Ama maalesef aşkımız büyüdükçe bizi ilelebet ayıracak olan o aceleci, kötücül anın dehşeti de büyüdü! Bundandır zaman içinde sevginin acı vermeye başlaması. Birbirimizden nefret etseydik belki ölüm de bize merhamet duyardı."
Sayfa 716 - Monos ile Una'nın DiyaloğuKitabı okuyor
Reklam
Bu dünyaya, insanlar henüz kelimelerle konuşmayı öğrenmeden önce gelen aşk, ilk gençliğinde, daha sonra asla unutmayacağı yollar ve yöntemler öğrenmişti.
İlk aşklar belki unutulmaz ama mutlaka sona erer.
Sayfa 182 - Can yayınlarıKitabı okuyor
“Hayat katlanılacak bir şey mi ki?”
“Onu bir daha görmeyeceğim. Ama kader benimle aynı fikirde değildi.”
“Kendini feda etmek bazı insanlara ne kadar da tatlı geliyor.“
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.