Cenaze
Omuzlanınca tabutun İlk defa kurtuldu ayakların topraktan; Pek muhteşem oldu medreseden çıkışın. Dikildiler yol üstüne Bir dilim ekmeği çok görenler Yüzüne bakmayanlar sağlığında Bir selâmla ödediler bütün borçlarını… Üzülme, gelmiyor diye çelenkler peşinden, Mevsimsiz oldu ölümün… Ne olurdu bir kış daha bekleseydin, Bahar gelir çiçekler açardı… Ölümü kimseyi sevindirmedi, Atsız arabasız kalktı cenazen. Alçak gönüllü bir adamdın, Herkesten uzak yaşadın Cami avlusunda. Ölümün de gürültüsüz olsun!
Sayfa 11 - May Yayınları - Birinci Basım Nisan 1971Kitabı okuyor
Peygamber efendimizin namaz kıldırdığı cami .Ahi Çelebi camii
Çelebi'nin anlatımına göre, rüyasında yanına birinin geldiğini ve kendisinin Sa'd bin Ebi Vakkas olduğunu söylediğini aktararak, bu kişinin Evliya Çelebi'ye 'Birazdan buraya bütün peygamberlerin ruhları, bütün sahabe, bütün alimlerin ruhları gelecek en sonunda Peygamber Efendimiz, torunları Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin,
Reklam
124 syf.
9/10 puan verdi
Okuduğum en samimi, en dokunaklı kitaplar arasında ilk sıralarda göstereceğim Gavur Mahallesi’ndeki yazarın birbiri ile bağlantılı otobiyografik öyküleri, eskilerin fakir yaşamının yokluğunda var olma çabasını sanki bir dost sohbetinde, bir mahalle ortamında cami ezanlarının, kilise çanlarının içinde herkesin kendi halinde ekmek savaşını ağız kenarında tatlı bir tebessüm oluşturan çok sıcak bir dille anlatmış. Okurken çok keyif aldım. Okuyun…okutturun…
Gavur Mahallesi
Gavur MahallesiMıgırdiç Margosyan · Aras Yayıncılık · 2000859 okunma
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
İyileşmiyordu içimdeki Kinyas. Daha da dibe dalıyordu. Uzattığım elime tükürüyordu! Camı açtım. Rüzgâr girsin istedim odaya ama tek bir toz kıpırdamadı. Bir sigara daha yaktım. Afrika’ya dönmeyi düşündüm.. Evet, ilk uçağa atlayıp ait olduğum yere dönmeliydim. Karış karış tanıdığım toprağa… Ama birden fark ettim ki ne ben, ne de başka birisi hiçbir yere ait değildi. Aidiyet bir kandırmacaydı küçük çocuklara anlatılan.
TAKSİM: İŞGALCİNİN KUTSAL MEKANI OKUYUN BAKALIM! İçimizde "İşgalcinin uzantısı" bir güruh var. Bu güruh, ... . Bu zihin ve ruh yapısındaki güruh, her fırsatta TAKSİM'de olmak ister. Hatta bu devlete ve millete karşı giriştiği her hareketi da oradan başlatmak ister. Neden mi? İşgal Ordusunun komutanı Fransız General Louis
Reklam
Açık mektupların Anadolu ve bürokrasideki bomba tesiri
1944'ün Mart ve Nisan aylarında, Orhun dergisinin 15. ve 16. sayılarında çıkan açık mektuplar bir bomba tesiri yapar. Dergiler kapışılır ve dağıtıma çıktığı ilk gün tükenir. 5.000 adet basılan 16. sayı tükenince bir 5.000 daha basılır. Yazılar, bazı liselerin sınıflarında, öğrenciler arasında yüksek sesle okunur; Anadolu kasabalarında ve şehirlerinde okuma yazma bilmeyen insanlar ise ortaokul talebelerine bu yazıları okuturlar. Ülkenin her yanından Atsız'a tebrik telgraf ve mektupları gelir. Bütün ülkede millî bir heyecan dalgası oluşur ve her tarafı sarar. Prof. Dr. Fatih Kirişçioğlu'nun bana anlattığına göre, Sivas'ın Divriği kazasında, cami avlusunda oturan insanlar bir dergi karıştırıp sohbet ederlerken yoldan geçen küçük bir çocuğu, "Emin'in oğlu Osman, hele gel, şu yazıyı bize bir oku." diye çağırırlar. Osman yazıyı okudukça dinleyenler "Adama bak, nasıl da bakana kafa tutmuş, helal olsun!" diye duygularını dile getirirler. Emin'in oğlu Osman, Fatih Kirişçioğlu'nun babası Osman Kirişçioğlu'dur.
Neden?
İşlerin nasıl bu noktaya geldiğini inanın hatırlamıyorum. Anımsadığım son şeylerden biri, orta halli bir otel odasında, beyaz ince bir çarşafla sarınıp öylece karşımdaki duvara baktığımdı. Aylardan ocaktı. Yılın ilk ayı… Ve ben soğuk havaya aldırış etmeden camı aralamış ve buz gibi havanın odaya nüfus etmesine seyirci kalmıştım. Üstümdeki incecik
Bursa' da Zaman
Bursa şirin ilçesi İznik İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir." Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür.Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırıldı.İznik, Selçukluların da ,Bizanslıların da başkenti olmuştur. 1331 yılında Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen İznik, Osmanlı dönemiyle birlikte canlanmaya başladı. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Orhan Gazi Medresesinde birçok ünlü ders verdi. Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar İznik'te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir. İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır
238 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 hours
Hayat her zaman çok istediğimiz, arzuladığımız her şeyi bize vermiyor; kabul etsek de etmesek de hayat bazen istediklerinizin tersi şeyleri de önümüze koyabiliyor. Oysa dışımızda akıp giden bambaşka bir dünya daha vardı. Ve çoğumuz bu dünyanın içindeki sefaleti, yıpranmışlığı, yoksulluğu, çaresizliği ve unutulmuşluğu göremiyorduk. Ten rengi ister beyaz ister esmer olsun. Gittiği ibadethane ister cami ister kilise olsun. Bu ülke tüm renkleriyle bir bütündür. Arada sırada birbirimize kırılabilir, kızabilir hatta birbirimizi dövebiliriz ama bize dıştan gelebilecek her türlü saldırıda tek yürek olmayı da biliriz. İşte sınırda yaşayan insanların hayatlarından bu dersi çıkardım. Varlıklı bir ailenin kızı olan Adelya'nın hayali gazeteci olmaktır. Hayali olan gazetecilik bölümünü kazanır. Fakat istediği şehirde kazanamaz ama hayallerini ertelemek istemez ve okumak için hiç istemese de Van'a gelir. İlk zamanlarda şehre insanlara büyük bir ön yargıyla yaklaşır. Hepimizin bazen bu hayatta ön yargıları yok mu. Adelya şehre karşı olan ön yargısını kırabilecek mi? Van'da neler yaşayacak. Nasıl dostluklar kuracak. Ben yazarın kalemini çok seviyorum. Van'ın tarihi turistik yerlerinin de anlatıldığı bu kitabı ben çok severek okudum. Sizlerede okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Yedi Kilise
Yedi KiliseSelami Çınarcı · Kitap Müptelası Yayınları · 202336 okunma
Reklam
"Kitabımızı en verimli şekilde nerede okuyabiliriz?İslam Medeniyeti'nin yeni halkasının ilk tohumun yeşerdiği Hira'da, Kabe-i Şerif 'te ve o mekânın ruhuyla inşa edilen Allah'ın evleri (beytullah) olan camilerimizde."
·
Not rated
#TOZLURAFLAR #HALİDEEDİPADIVAR #VURUNKAHPEYE ROMAN VE YAZARI HAKKINDA Romanın Künyesi: Yazan: Halide Edib Adıvar, Adı: Vurun Kahpeye, Yazım ve Basım yılı: 1923 Akşam gazetesinde tefrika, 1926'da ilk basım Yazıda “Halide Edip Adıvar ’ın Vurun Kahpeye, ” romanı hakkında bilgiler, romanının özeti, romanın konusu, ana fikri, romanın
Vurun Kahpeye
Vurun KahpeyeHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 201910.5k okunma
İlim ile Bilim arasındaki fark nedir? Atatürk'ün İlminin Manası Nedir?
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz. İlim sahibi olmak
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.