"Eğer cahiller hakkı inkar etmeselerdi, alimler kıyas ve mukayese zahmetine girmeyeceklerdi."
Bir Delinin Son Dilekçesi
1965 yılında vefat eden bir “deli”nin son dilekçesidir: “Ben dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken, Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakiminin dergahı Uluhiyetine
Reklam
DELİ DİLEKÇESİ DİYORLAR
Muhakkak Okuyunuz *⭐⭐⭐⭐⭐*1965 yılında vefat eden bir “deli”nin son dilekçesidir: (Bir takım temennilerini ve ruh halini içeren kayıtlardır.) “Ben dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde
Kibir ve Gurur Kibir; bir insanın servet, makam, ilim, ibadet, soy, güzellik ve kuvvet gibi her hangi bir meziyetinden dolayı, kendini başkasından üstün görme hastalığıdır. Kibir; hak ve hakikati kabul etmemektir. Kibrin çok dereceleri vardır. Bazısı vardır ki, insanı küfre kadar götürebilir. Şeytan, gurur ve kibrinden dolayı Allah’ın
Nadr ibn Muhammed şöyle rivâyet eder: Halîfe, İmâm’ın fetvâ vermesini yasaklamıştı. Oğlu Hammâd [v.738], İmâm yalnız iken bazı mes’eleleri kendisine sordu. İmâm cevâb vermedi. Hammâd: “Sen hiç kimsenin görmediği bir yerdesin, kimden korkar-sın?” diye sordu. İmâm: “Halîfe bana fetvâ veriyor mu-sun diye sorduğunda inkâr edip yalan söylemek gerek-tiği için korkuyorum” dedi.
Sayfa 254Kitabı okudu
Babam vefat ettiğinde küçük bir çocuktum. Annem beni bir elbise temizleyicisinin yanına teslim etti. Fakat ben oradan kaçarak Ebu Hanife’nin derslerine katılıyordum. Annem beni takip ediyor, beni oradan yakaladığında elimden tutup tekrar ustamın yanına götürüyordu. Sonra ben bu işte anneme muhalefet ederek, Ebu Hanife’nin yanına gittim. Nihayet annem gelip Ebu Hanife’ye şöyle dedi:  – Bu çocuk öksüzdür, hiçbir varlığı yoktur. Sadece ip örerek kazandığım parayla bir şeyler alıp ona yedirebiliyorum. Ama sen onun bana olan terbiyesini bozdun.  — Anlamıyor musun ey kadın? Bu çocuk ilim öğreniyor. İleride öyle bir zaman gelecek ki, firuze tabaklarda fıstık yağıyla yapılmış paluze (bir çeşit tatlı) yiyecek! Nihayet kadılığım sırasında, Harun Reşit’in yanında olduğum bir gün, bana firuze tabakta paluze tatlısı getirildi. Halife Harun Reşit dedi ki: – Bu tatlıdan ye. Çünkü bu her zaman bizde yapılmaz. — Bu nedir ey müminlerin emiri?  — Bu, paluzedir. — Ben gülümsedim. O bana sordu: – Niçin gülümsüyorsun? — Bir şey yok. Allah size uzun ömürler versin. — Hayır, mutlaka bana sebebini söylemelisin.  Ben de Ebu Hanife’nin bir zamanlar anneme söylediği sözleri halifeye anlattım. Harun Reşit bana dedi ki:  – “İlim, kişiyi dünya ve ahirette yüceltir. Allah Ebu Hanife’ye rahmet eylesin. O, baş gözüyle görülmeyeni akıl gözüyle görürdü.”
Sayfa 133 - Imam Ebu Yusuf'un bir kıssasıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.