4 FREUD'DAN SONRA RÜYA VE INGMAR BERGMAN
Bruce F. Kawin Mindscreen: Bergman, Godard, and First-Person Film (Zihin Ekranı: Bergman ve Birinci Tekil Şahıs Film) başlıklı kitabına şu soruyla başlar: "Film bir rüyadır - peki ama kimin rüyasıdır?"1 Strindberg uzmanları, Strindberg'in Rüya Oyunu'nu ilk kez sistema bağlamında incelemeye başladıklarında, en çok üzerinde durdukları konuyu şu soruyla özetliyorlardı: "Oyundaki rüya gören kişi kimdir?"2 1. Bruce F. Kawin, Mindscreen: Bergman, Godard, and First-Person Film, Princeton: Princeton University Press, 1975, s. 3. 2. Bkz. Richard Bark, Strindbergs drömspeltecnik-i drama och teater, Lund: Studentlitteratur, 1981.
Rüya SöylemiKitabı okuyor
Peki kadınlık durumunda kadının varlığını gerçekleştirmesi için açık yollar hangileridir? "Bu yollardan hangileri onu çıkmaza sokar? Bağımlılık içinde bağımsızlığa nasıl ulaşılabilir? Kadının özgürlüğünü sınırlandıran koşullar nelerdir ve kadın onların ötesine geçebilir mi?" İkinci Cinsiyet'in önerdiği mücadele biçiminin esası, kadının kendisini erkeğe göre tanımlamamasıdır diyebiliriz.
Reklam
İnsanın içinde bulunduğu ezilme koşullarını doğal kabul etmesi veya eşitsizliği sorgulamaması, yani ezilende zorlanma bilincinin olmaması, zorlamanın olmadığını göstermez. Bu daha ziyade ezilmenin doğal bir şeymiş veya kadermiş gibi yaşandığının ve meşrulaştırılarak görünmez kılındığının bir göstergesi olabilir.
"Aşkınlık" varoluşçulara göre varlığımızın nesneleştirilemeyen, durağan olmayan, bir kimliğin içine sıkıştırılamayan, hep devinim halinde olan hareketidir, bir dünya kurma gücüne sahip olan yaratıcı tarafıdır. Özgürlük aşkınlığın bir tezahürüdür, hatta onunla eş anlamlıdır. Bununla birlikte insan aşkınlıktan ibaret değildir, varlı­ğının bir içkinlik boyutu da vardır. Buna da yaşamın kendisini idame ettirmek için zorunlu, yinelenen gereksinimlerin alanı diyebiliriz.
Kadın da erkek gibi insandır ve ontolojik düzlemde insanın varlığı nasıl açıklanıyorsa onun da varlığı öyle açıklanabilmelidir. İnsanın varlığı nedir peki? İnsan, varlığı itibariyle "aşkınlık" yani özerk bir özgürlüktür. Elbette tarihsel ve toplumsal koşullar insanın aşkınlığına ket vurabilir. Örneğin bir kadın soka­ğa çıkmak, çalışmak, yazmak, bir kitap bastırmak, arkadaşıyla buluşmak için babasından, kocasından, sevgilisinden izin almak zorundaysa onun aşkınlığını yaşadığını söyleyemeyiz. Aşkınlık insanın içinde bulunduğu durumu aşma kapasitesidir. Aşkınlık evin dışına çıkmak, kendinin dışına çıkmaktır; tekrar geri dönmek için elbette. Dışarıda yapıp ettiklerimizden sonra eve ve kendi merkezimize, içkinliğimize geri döneriz; buna herkesin ihtiyacı vardır.
Oysa kadının durumu özel bir biçimde şöyle belirlenir: Her insan varlığı gibi özerk bir özgürlük olan kadın, erkeklerin ona Başka olmayı dayattığı bir dünyada kendini bulur ve seçer; onun aşkınlığı, özsel ve egemen olan başka bir aşkınlık tarafından sürekli olarak aşılacağından, bir nesne gibi donup kalması ve içkinliğe yazgılı olması beklenir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.