Ey insan, hiç mümkün müdür ki: Sana bu simayı veren, o simada böyle bir sikke-i rahmeti ve bir hâtem-i ehadiyeti vaz'eden zat, seni başı boş bıraksın, sana ehemmiyet vermesin, senin harekâtına dikkat etmesin, sana müteveccih olan bütün kâinatı abes yapsın, hilkat şeceresini meyvesi çürük, bozuk, ehemmiyetsiz bir ağaç yapsın? Hem hiçbir cihetle şüphe kabul etmeyen ve hiçbir vechile noksaniyeti olmayan, güneş gibi zâhir olan rahmetini ve ziya gibi görünen hikmetini inkâr ettirsin. Hâşâ!
Ey insan! Bil ki o rahmetin arşına yetişmek için bir mi'rac var. O mi'rac Bismillahirrahmanirrahîm 'dir. Ve bu mi'rac ne kadar ehemmiyetli olduğunu anlamak istersen, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'ın yüz on dört surelerinin başlarına ve hem bütün mübarek kitapların iptidalarına ve umum mübarek işlerin mebdelerine bak. Ve Besmele'nin azamet-i kadrine en kat'î bir hüccet şudur ki İmam-ı Şafiî (ra) gibi çok büyük müçtehidler demişler: "Besmele tek bir âyet olduğu halde, Kur'an'da yüz on dört defa nâzil olmuştur."
Ey insan! Aklını başına al. Hiç mümkün müdür ki: Bütün enva-ı mahlukatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hâcetlerine "Lebbeyk!" dedirten Zat-ı Zülcelal seni bilmesin, tanımasın, görmesin? Madem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor. Sen de onu bil, hürmetle bildiğini bildir ve kat'iyen anla ki: Senin gibi zayıf-ı mutlak, âciz-i mutlak, fakir-i mutlak, fâni, küçük bir mahluka koca kâinatı musahhar etmek ve onun imdadına göndermek; elbette hikmet ve inayet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-i rahmettir.
"Tanrı, size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır."
-
Aşkla ısıtılmış, dostlukla soylulaştırılmış ve cesaretlendirilmiş insan, yavaş yavaş ölmez ve yalnız ölümü düşünmez, tam tersine yaşar ve yaşayabilirdi.
Biz, direncini kendi hayatından, yoksulluğundan, acılarından üreten, insan soyunun en güzel insanlarıyız.
Elbette sevgimizi de kendi cehennemimizden yaratacağız;
doğayı ve emeği bir harf bile unutmadan:
İslam, kişinin hayattaki her faaliyetini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen aktif bir dindir. Allah’ın koymuş olduğu emir ve yasaklar insanın hayatını her yönüyle şekillendirir. Fakat kişi, Allah’ı unutup O’nu gündeminden çıkarttığı, emir ve yasaklarını göz ardı ettiği, tamamen dünyanın meşgalelerine daldığı anda din o kimse üzerindeki etkisini yitirir. Sonuçta bu kimse dünyevîleşmiş olur. Kur’an’da bunun birçok örneğine rastlayabiliriz. Ülkesini kendi malı olarak gören (Zuhruf, 43/51) ve tamamen nefsini tatmine yönelik kararlarla hükümdarlık yapan Firavun (Kasas, 28/4) ile servet düşkünü Kârûn (Kasas, 28/76-78) dünyevîleşmiş insan tiplerinin birer örneğidir. Bunların ortak noktası şeytana uymaları, dünyaya gönderilme sebeplerini ve onları yaratan Rablerini unutmaları yahut da ona iman etmemiş olmalarıdır. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Şeytan onları hâkimiyeti altına alıp kendilerine Allah’ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücâdele, 58/19)
İmanı en kuvvetli kişi, ahlakı en güzel ve hanımına en yumuşak olandır.
( Tirmizi )🍂🌿
******
Bir insan az ibadet etse de, güzel ahlakı sayesinde en yüksek dereceye kavuşur.
(Taberani)🍂🌿
******
İnsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavuşur. Nafile İbadetlerle bu derecelere kavuşamaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en aşağısına sürükler.
(Taberani)🍂🌿
İslâm iktisadının ülkemizdeki öncülerinden Sabahattin ZAİM'in belirttiği gibi, İslâmi finans sisteminin sağlıklı çalışabilmesi için öncelikle buna uygun insan modelinin oluşması gerekmektedir.
tolstoy, İtiraflarım kitabında; “hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum ama gene de hayattan bir şeyler bekliyordum.” diyor. insan her ne kadar kaçıp uzaklaşmak istese de, içinde bir yerde yarına dair bir umut daima vardır ve o umut bu hayatı yaşanır kılar.