YAŞAR KEMALİ ÖZLERKEN….(Saygıyla Anıyoruz)
Fuarda, bütün bu konuşmalar, açıklamalar, eylemler yapılırken, sessizce ama Melih Cevdet’in bir şiirindeki gibi “vakur, metin, sade” oturan bir heykel vardı. Yaşar Kemal’in, önümüzdeki günlerde açılacak Madame Tussauds İstanbul’da yer alacak balmumu heykeli.
Heykeli gördüğümde, Yaşar Kemal’i ne kadar özlediğimi fark ettim.
Yalnızca yapıtlarıyla ruhumuzu ve dilimizi varsıllaştıran bir yazar olduğu için değil...
Romanlarını, öykülerini, şiirlerini yazarken, yaşadığı toplumun iklimini, coğrafyasını gözlemleme gücüyle, insan ruhunu ve doğasını okuma yetisiyle bir “ses” olup çıktığı için de...
Yaşananlara gösterdiği tepkileriyle, yüreklilikle dile getirdiği yol gösterici, akıl açıcı düşünceleriyle, toplumun sesi, vicdanı olduğu için de...
Gerçeğin ve adaletin savunucusu, yoksullar ve ezilenlerin yanında bir eylem insanı olduğu için de...
Bağnazlığın uzağında, insancıl değerleri hayata geçirmek için uğraş veren bir yazar olduğu için de...
Yine Melih Cevdet’in sözleriyle, “bir sis çanı gibi gecenin içinde” yıllarca barış çağrıları yapmaktan vazgeçmediği için de...
Doğayı, dilleri ve kültürleri korumanın bilincine vardığı için de...
Doğru dürüst bir demokratik düzen kurulsun diye aklıyla, yüreğiyle el ele veren bir toplum düşlediği için de...
Yaşar Kemal hastanede yaşam savaşımı verirken yazdığım bir yazıda, “Baba, sakın ölme!” demiştim. “Ölürsen, şu toplumda azıcık kalan vicdanımızın bir parçası daha ölecek!”
Şimdilerde “vicdanlar” balmumu gibi eriyor. Ama yazarların, şairlerin fuardaki direnci tunçtan.
Celal Üster