Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ENFÜSÎ TEFEKKÜR
Bir şey ne kadar nimetse, o kadar nikmettir. Merak, şehvet, gadab, şöhret, muhabbet, aşk vs hepsinin üç tane modu var. Allah ne verdiyse nimettir ama eğitilmesi gerekiyor. Eğitilmeyen her his, her duygu, her latife vahşi bir köpek veya sırtlan gibi kendisini yiyor. İnsan kendisini bitiriyor....
Freud ‘ un dediği gibi.. “İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi, kronik şüpheci olmayı öğrenir. Kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir..” hayatın zorlu yollarında bu duygularla vedalaşmamak lazım.inadına yeniden sevmek,güvenmek,inanmak lazım...
Reklam
1 Mayıs
ŞİKAGO DARAĞACINDA DÖRT DELİKANLI İdam sehpasında, yağlı ilmik boynunda bağırıyordu. "Konuşmama izin verilecek mi, ey Amerikalı adamlar? Bırakın konuşayım, Şerif Matson! Bırakın halkın sesi duyulsun." Bırakmadılar. İşaret verildi, kapak açıldı. Yanındaki 3 arkadaşıyla ipte sallanarak can verdi. O günün sabahı. Hücresinde aldı eline
Huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorum
Eğer başıma bir iş gelirse bilin ki intihar etmemişimdir ve sorumluları çok da uzak da değillerdir hakkımı arayın lütfen bu iletiyi korktuğum için yazıyorum benim de diğer her kadın gibi huzurlu bir şekilde yaşamaya hakkım var. Tehdit ve şantaja uğradıklarını iddiaa ederek para karşılığında kötülüğüm için arkamdan iş birliği yapanları affetmeyin hukuki olarak ne gerekiyorsa yapın lütfen. Bu iletiyi hayatımı sağlama alana dek kaldırmayacağım her insan gibi ölmek istemiyorum bana herhangi bir şekilde zarar gelsin istemiyorum. 01.05.24
Müslümanın Korkması Gereken Hususlar...
Bir insan yaşadığı şu dünya hayatında imanını muhafaza edebilmiş ve imanla son nefesini verebilmişse bahtiyardır. İşte bu ona kâfi gelir... Müslümanın bazı hususlarda çok korkması gerekmektedir. İmansız ölmekten korkmak... En çok korkulması gereken şey bu olmalıdır. Bir insan yaşadığı şu dünya hayatında imanını muhafaza edebilmiş ve imanla son
İnsan ölür, ağlanılır. Sevenin sevgisi bitmezmiş gibi zorlanılır ve sevgi bir gün biter, yalvarılır. Hasta yatağında yakarılır, kısacası insanoğlu bu kaybedince her şeyin farkına varır.
Reklam
pekala bugün adaletsiz, merhametsiz, duygusuz, sorunlu, akılsız, ruhsuz, insan olmayan gibi özellikler eklendi. amaa aslında baya bir korku da eklenmiş oldu. evet neydi? bizden sevgiyle karışık saygı beklemişti. boynuna mı atlamalıydık? tam olarak öyle. peki sonra ne olmuş korkan korkmuş
ben ne olduğumu bilmiyorum. ne olacağımı bilmiyorum. kendimi ve her şeyi göğsümde ve karnımda kıpırdanan bir şey olarak hissediyorum. bir çizgi ve içerisinde ya da ardındayım, hepsi bu, bunun çırpınışı. ama çizgisiz ve kalem elimde, göğsüme göğsüme batmakta. bazen insan felaketini incelikle anlatışına hayran olur, aydınlığını yaşayaşının güzelliğiyle övünmek olmayınca. acın kimliğin olunca. kendime bakarken çok acı çekiyorum. sana bakarken. dünyaya, hayata bakarken. dünyanın dağları, engebeleri beni kendilerinin arasında öyle bi sıkıştırmış ki, saydam hale gelmişim, incecikliğim bundan belki. kendimden bakarken ötemi görmek ama kıpırdayamamak bundan. bazen ne dediğimi bilmiyorum, genel olarak ne yaptığımı da. kendimi bir cenaze gibi taşıyorum omuzlarımda. güneşi yüzüne makyaj yapıp sürdüğüm küçük kız çocuğu. herkese saldırma tutkusu. herkesi anlama belası. kendini tutup da balkondan aşağı fırlatamama kahrı. hiçbir şeye yetmeyen daracık tahammül. küçülüp küçülüp sende dağılmak, sen ki hiçbir şey ben ki mavi poşete sığmış boşluk. ellerimde bir silah olsa kör karanlığa doğrulturdum, onun içindeki o hasta cenine. sakinleştiğim o anlar uğruna kaçıyor ve kaçıyorum. bak avucumda bir zehir taşıyorum, her sabah buz gibi suyla onu yüzüme çarpıyorum. avuntusuzum, avuntusuz. görmüyorum, duymuyorum ve o karın altında durmuş sokak lambasını izliyorum. nereye doğru bağırabilirsem oraya doğru, bana bunu neden yaptınız. kim var orada, sessizlik. içi benle dolu bir bardak boğazıma dayanmakta. ben burdan uzağa ve burdan derine dadanmakta
insan, kendisini çözen, gizli mahzenine ulaşandan kaçmak ister. ezberi, düzeni bozulmuştur çünkü. gerçekten korkar. ama artık çok geçtir. tetiklenmiştir içindeki mekanizma. kendi gibi olmaya, gerçek hisler tatmaya başlamıştır. oradan geri dönüş olamaz ki. usulca bırakır kendini
Eti geçti, duydun mu? Bıçak kemikte. Duymadınsa duy artık behey Allah’ın kulu, bıçak kemikte. Duy da silkin n’olursun bu ne biçim uyku bu. Bıçak kemikte Verilmemiş alınmış hep, yük vurulmuş dağlar gibi – insanlık bu mu? Çalıyor sömürünün imdat çanları, kımılda da kurtar şu onurunu bıçak kemikte. Topraksa paylaşılmış kıyılarsa yağmalanmış, umut hacizde, ya bu neyin puştluğu bu sana yokluk sana yasak sana dam insan değil – hâşâ – bir yağmacı soyu bu, bıçak kemikte. Üretensin yaratansın yürütensin dağları, bakma öyle kilit kilit, duvar duvar. Yetsin artık bu susku bıçak kemikte. Anasın boynun bükük babasın kolun kırık oğullar kan içinde. Kaldır artık başını 'kalsın benim dâvam dîvana kalsın' demiş ozan. O dîvan sensin artık bıçak kemikte.
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Tohumlar Tuz İçinde
Tohumlar Tuz İçinde
Reklam
Ne kadar ülkemizi sevsekte haketmediğimiz hayatı yaşayınca, yıllarımız heba olunca insan üzülüyor.. Bir ülke de vatandaşlar, en azından başta kırmızı et olmak üzere yiyeceğe ve barınmak için bir eve ulaşma durumu bu kadar zor olmamalı… Bi İsviçre, Japonya, Kanada gibi ülkelerde sadece 1 ay yaşarsanız, gördüğünüz inanılmaz yaşam tarzı sonucu bir daha asla Türkiye’ye dönmek istemez ve Türkiye’de bizi uyutan bütün siyasileri öldürmek istersiniz…
Paylaşmak
Kırılgan ruhumu darmadağın olmaktan korumak için belirli şeylerden uzak kalmaya çalışıyorum. Belki ihtiyacı olan birileri istifade eder umuduyla paylaşmak istedim. Öncelikle instagram, twitter ve facebook gibi sürekli başka hayatları gösteren yapılardan uzak durmalıyız. İnsan hiç fark etmese de içten içe kıyaslamalar yapmaktan kurtulamıyor. Renkli yaşamlara şahitliğimiz çoğaldıkça kendi rutinimiz çekilmez oluyor. Ve bu mecralar sürekli bir tepkisellik, olumsuza odaklanma ve negatif enerji yayma eğiliminde olduğu için zaten yaşaması pek kolay olmayan ülkemizde soluduğumuz hava daha çok asitleşiyor. Sizlerin de işine yarar mı bilmem, ama ben sevgili psikoloğumun telkiniyle üç dört yıldır bahsettiğim sosyal medyalardan mutlak bir tecritte tutuyorum kendimi. Bu göğsümü güçlendirmese de içime bir parça temiz hava çekme sevinci bahşediyor.
Eskiye özlem aslında hayatın yumuşaklığına olan özlem. Şimdiki gibi keskin çizgilerin olmadığı, canı daha az acıtan dönemler…Renklerin olduğu, siyahın ya da beyazın yanında grinin de yer aldığı dönemler. Şimdi hepsi var demeyin, yoklar siz de biliyorsunuz. Siyah ve beyaz varken gri konuşamaz oldu, var deriz hep ama sesini çıkardığı anda öfkeyle bastırılır oldu. Bunu yapan insan, özleyen yine insan.
-Hayatta üç yanlışım oldu Olric. +Ne gibi efendim? -Tanıdım, inandım, güvendim. Ama bir doğrum oldu. +O nedir efendim? -Sevdim Olric. Fakat sen de bilirsin ki, üç yanlış bir doğruyu götürür. Oğuz Atay
Kabalığı huy edinmiş, anlayışsız, her şeyi yanlış anlamaya meyilli, her şeyi bildiğini zanneden, insanın sabrını tüketen ama bunun farkına varamayan, oturup nasıl bi insan olduğunu düşünmeyen, olmamış şeyleri olmuş gibi konuşan, seviyorum dediği insana iftira atan,doğru düzgün gidemeyen,çirkinleşen,sırtından vuran, en ufak şey de kötüleyen kötü düşünen insanlardan korusun Allâh herkesi.. Bugün olmazsa yarın elbet çıkar o ahlar..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.