Gerçek sanatta daima bir isyan kokusu vardır. Bu isyan, esarete karşı hürriyet çığlığı, monotonluğa karşı yaratma hamlesini özleme, eşyanın karşısında insanın sesini duyurma çilesidir.
İnsan Korkusu Arayan İnsan
Toprak boyamaya gidiyorsunuz
Mezarlarınız için
Ceset torbaları küçülmüş
Parça parça taşınıyor ölüleriniz
Ey insan kokusu arayan insan
Öyle çoksun ki
Seni neden sevdiğimi unuttum
İlk ben öğrendim isimlerinizi
Secde eden melek de bendim
Kibirlenen şeytan da
Nur da ben
Çamur da ben
Biliyordum dünya kaç kişilik
Ve kaç adım
İlk günden ağaran saçlarımla
Söylendikçe çoğalan fakirlikten
Bir köpeğin açlığından geçtim
Ölüm bile benimle ölüm oldu
Yalnız geldim de yalnız gidemedim
Cesetlerimi taşıdı insanlarım
Binlerce yıldır
Kaç ömrüm varsa hepsini
Birer birer tekmeleyerek
Hayatını sevgilinin yoluna adayarak kazanmak; hayatını yaşayarak sevgiliyi kazanmakla aynı şey değildir. İnceliğin ve duyguların zirvesindeki ruh; sevgiliyi, hayatını ona adayarak kazanır. Maşuk yanına değil yarana gelen demekti. Benim üç yaram var. hayat yarası, ölüm yarası ve aşk yarası. Sen hangisine geleceksin Şems?
Muhabbet ve sevgi dolu
Toprak boyamaya gidiyorsunuz
Mezarlarınız için
Ceset torbaları küçülmüş
Parça parça taşınıyor ölüleriniz
Ey insan kokusu arayan insan
Öyle çoksun ki
Seni neden sevdiğimi unuttum
İlk ben öğrendim isimlerinizi
Secde eden melek de bendim
Kibirlenen şeytan da
Nur da ben
Çamur da
Biliyordum dünya kaç kişilik
Ve kaç adım
İlk günden ağaran saçlarımla
Söylendikçe çoğalan fakirlikten
Bir köpeğin açlığından geçtim
Ölüm bile benimle ölüm oldu
Yalnız geldim de yalnız gidemedim
Cesetlerimi taşıdı insanlarım
Binlerce yıldır
Kaç ömrüm varsa hepsini
Birer birer tekmeleyerek
_Ben düşüncesizim.
_Hiçbir şey benden üstün değildir! Hiçbir şey beni aşacak yücelikte değildir.
_Benim eylemlerimi komuta etmek, nasıl davranmam gerektiğini söylemek hiç kimsenin üstüne vazife değildir.
_Ben tamamlanmamış bir tinim ve mükemmel tin için çaba göstermeliyim.
Gerçek sanatta daima bir isyan kokusu vardır. Bu isyan, esarete karşı hürriyet çığlığı, monotonluğa karşı yaratma hamlesini özleme, eşyanın karşısında insanın sesini duyurma çilesidir.
“Ne yapacağinı bilmez haldeki insanlardan oluşan bu kalabalığın içinde dikkatle tanıdık yüzler arıyor, ama bulamıyordum. Huzursuz, aceleci, her tık sesinde sarsıntılı hareketlerle irkilen, sürekli arkasında bir şeyler arayan, bakmaya korktukları o esrarengiz bosluğu jestlerin aşırılığıyla doldurmaya çalışan bu insanlar tanımadığım, yeni ve yabancı insanlardı. Sesleri de başkaydı: Kesikli, inişli çıkışlı ve kelimeleri güçlükle telaffuz ederek, en ufak bahanede kolayca feryat figana ya da anlamsız ve zapt edilemez bir kahkahaya geçiş yaparak çıkıyordu. Ve her şey yabancıydı. Ağaç yabancıydı, günbatımı yabancıydı, su yabancıydı, tadı ve kokusu farklıydı; sanki ölenlerle birlikte biz de yeryüzünü terk etmiş ve başka bir dünyaya geçmiştik, esrarengiz olayların ve kasvetli, uğursuz gölgelerin dünyasına, günbatımı sarı ve soğuktu; üzerine hiçbir ışığın aydınlatamadığı hareketsiz, kara bulutlar çökmüştü tüm ağırlıklarıyla, altında toprak da karaydı, bu uğursuz ışığın altında yüzlerimiz de ölülerin yüzü gibi sarıydı.”
Sayfa 13 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Maxime du Camp'a
I
Hartaya, baskı resme sevdalı çocukların,
Evren denk düşer elbet güçlü arzularına.
Ah! Dünya ne büyüktür ışığında lambanın!
Anıların gözünde ne kadar küçük dünya!