Ne garip değil mi? Bizim olmayanları istediğimiz için sürekli bir arayışta gönlümüz. Ve bizim olmayanları istediğimiz sürece, ömrümüzün sonuna kadar bitmeyecek arayış olan öykümüz. Sürekli bekleyip, sürekli daha fazlasını isteyeceğiz. Gönlümüze bir ömür, inişli çıkışlı bir pay biçeceğiz. Peki elimizde olanlarla mutlu olmayı denedik mi hiç? Bizi sevenlerle ve bizim sevdiklerimizle mutlu olmayı denedik mi? Yetmez mi sanıyoruz acaba bir kişinin gönülden sevmesi. Akşam sofraya oturduğumuz zaman bir tabağın bize ayrılması, başımızı koyacak bir yastık ve bir sohbette bize de pay düşmesi yetmez mi bize? Bir dost üstlenmez mi gönülden tüm derdimizi, bir kitap veya bir şiire dökemez miyiz şu taşmış içimizi? Öyle olmalı ki insan; Seçeceği her şeyi iyi bilmeli. Kalbine soktuğu her neyse rahatsız etmemeli. Öyle işlemeli ki ömrüne, ileride keşke dedirtmemeli. Öyle olmalı ki insan; Karşısındakine bir ömür yetmeli. Âşk'ı, sevgisi, şefkati ve merhameti onun üstüne sinmeli. Değer verdiği insanı hep kendinden önce görmeli. İnsanım diyebiliyorsak eğer, karşımızda da insan olması için dua etmeliyiz. Ama her şeyden önce, "insanım" diyebilmeliyiz...
Bazen tam da böyle hissetmez miyiz?
Bazen ne hissedeceğini bilmez insan
Reklam
Prenses değil o Premses Bir kere siz yanlış biliyorsunuz
"Tatil yerlerinde çalışan olsak bile insanların illa gece hayatının olduğunu ya da olması gerektiğini düşünüyorlar. Eğlence anlayışlarının bu kadar tuhaf oluşmasına neden olan şey ne acaba? Yaşama ya da eğlence hissini doğru yerlerde aradığımıza ya da bulunduğumuz hislerin gerçeği yansıttığından emin miyiz?.. Kitaplarda okuyarak gördüğüm yerleri gerçekte görmeyi reddettim. Yadırganmama rağmen pişmanlığım yok. Onların eğlence anlayışlarının bana aptalca ve saçma geldiğini söylesem kabalık ve saygısızlık yapmış olurdum o yüzden sadece "Beni sıkıp bunaltan, kafamı şişiren ve göz zevkimi bozan bir yer bana hiç eğlenceli gelmiyor. O yüzden size güle güle." diyerek geçiştiriyorum. Bazen de (yadırgamayı abartanlara) "Oww o tarz bir eğlence hayatımın olmaması ne ayıp ne acı ne vahimmm. Şu an kendimi çok ezik hissettim. Bundan dolayı utanıp gelmemi ister misin?" diyorum yarı alayla gülerek. Evet diyecek kadar şuursuz olduklarında gidip kahkaha atarak içeri giriyorum. Ve anında tavizsiz ciddiyete bürünerek "Bazı utançlar vardır ki başkaları adına duyulur. Senin adına da utanıp bir daha gelmememi ister misin?" dediğimde "Aradığınız kişiye ulaşılamıyor." sesini baktığım yüzde duyuyorum. Premses, cadı, harbi Barbie, canavar karmasından bir bütünken premses halimin değerini en başta bilmeleri gerekirdi. Çok yazık oluyor sonra -_- ..."
Bir ben miyim senden gidemeyen Yoksa sen misin bende kalan Hasret midir yürekte yanan Yoksa aşk mıdır yürekte kalan... Bir ben miyim seni özleyen Yoksa sen misin kendini özleten Kâder midir imkansız kılan Yoksa imkansız olan biz miyiz.. Bir sen misin beni çok seven Yoksa... Bir ben miyim seni senden çok seven...
Zindan iki hece Mehmetim lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Birde geri adam boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed' im! Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli... Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne
İsteklerin Olması
İnsan en kuytu karanlık dahi ışığı bulabilir mi? Ya da göz bebekleri tamamiyle karanlığa alışmış ve en kötüsü kör olan birine ışığı nasıl anlatmalıyız? Bu sorular bağlamında birey ve canlı olarak insana nasıl, neden ve niçin yaklaşımda bulunmalıyız ki? Onu gerçeketen gerçeğe bir nebze olsun yakınlaştırabilelim. Çünkü gerçeğin ve hakikatin kucaklayıcı ışığı bireyin hem içsel hem de dışsal tözüne tedavi etkisi gösterebilir. Ancak birey istediği ölçüde olacağını göz önünde bulundurmamız gerekir. YAni birey hem kendilik hem de kolaktif şartları istediği ölçüte evriebildiği düzlemde ya da isteğinin koşullarını dizayn ettiği müddetçe olabilme olasılığını arttırcaktır. Peki birey gerçekten bunu başaracak mıdır? Çünkü şartları olgunlaştırsa dahi istediğinin uygun koşulları sağlansa birey karar vermek yetisi ilk andaki kadar kuvvetli kalacak mıdır? Buradan da hareketle bireyin sabitesi olmadığı açığa çıktığından dolayı bazen isteklerimizin varlığı onun olması sağlamak için ilk günkü kuvvetle ve bu kuvveti sabitlememiz gereçelliğini göstermektedir. Ancak birey anlık bile değişen bir yapıya sahip olduğunun istek dediğimiz şeyin varlığı cama yapılan buhu özelliği göstermektedir. Bu yüzden isteklerimizi ana kayaya kazıyıp bu minvalde irade göstermeliyiz. Peki buna hazır mıyız?
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.