Bu kitabı dün bitirdim. Kitabı bitirmeme son 3 sayfa kalmıştı. Muazzam bir aşk ve düşünce kitabının bitirme heyecanı ve mutluluğu içindeydim. Kitabı okurken dışarıda bir grup insanın bağrışlarını duydum. Balkona çıktım. Ofisimin önüne parkettiğim güzel arabamın etrafında eli taşlı sopalı iki grup kavga ediyordu. Durun yapmayın şurda efendi efendi
Zindan iki hece Mehmetim lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Birde geri adam boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed' im!
Kavuşmak mı? ... Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yolda tutuktur hapse düşeli...
Git vegel... yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne
Bir gün Fuat Sezgin hocası ve İstanbul'da Şarkiyat Enstitüsü'nde beraber çalıştıkları Hellmut Ritter'i ziyaret ettiğinde Ritter: "Fuat günde kaç saat çalışıyorsun?" diye sormuş. O da 10-12 saat çalıştığı halde biraz fazla göstermek için 16 saat demiş. Ritter: "Olmaz Fuat, bir ilim adamı günde 24 saat çalışmalı" demiş.
Burada Ritter'in kastettiği bir ilim adamının zihninin çalıştığı konuya 24 saat konsantre olmasıdır. Ancak bu konsantrasyon sonucunda bir şeyler bulabilir, bir şeyler keşfedebilirsiniz.¹
**
¹ Mehmet Genç ağabey bu anekdotla ilgili şu yorumu yapıyor:
"24 saat çalışılır mı? Mübalağa gibi geliyor ama ben şahsen tecrübe ettim. Gerçekten 24 saat ayırırsanız ilimde size kapılarını aralayabilir. Nasıl olacak; yemeyecek, içmeyecek, uyumayacak mıyız? Bunların hepsini yapacaksınız ama uğraştığınız problem devamlı kafanızda olacak. Hatta uyurken rüyanızda göreceksiniz. Hatta çok kere problemle uyur insan, sabah çözmüş olarak kalkabilir. Beynin nasıl çalıştığı hakkında malumatımız yok. Yeni yeni öğreniyoruz. Diğer organlar gibi beyin de kendi işini görüyor."
Yirmi yaşında olmadığımız halde bizler de mutlu olduğumuz anları gözden geçirsek, bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? "Hiç!"
Sayfa 13 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Bu suçluyu topluma kazandırmak o kadar kolay bir iş değil , en basitinden çıktığı zaman aynı suçu işleyebiliyor, kötülük yapmaya kararlı birisini yolundan döndürmek çok zor istediği kadar cezasını çeksin çıktığında yine suç işleyebilir. Kötü birisini topluma kazandırmak adına daha farklı yöntemler denesek işe yarar mı ? Daha sinsi , daha psikolojik yöntemler. Mesela o kişinin özgür iradesini elinden alsak onu kötü kararlar alamayacak duruma getirsek o kişiye iyi bir insan diyebilir miyiz? İnsan diyebilir miyiz? Kitapta bu sorulara yazarın penceresinden cevaplar aranmış, ortaya akıcı harika bir distopik eser çıkmış...
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200993.1k okunma
Kitap 6 bölümden oluşuyor;
1.Ben kimim?
2.Gerçeklik nedir?
3.Kontrol kimde?
4.Nasıl karar veririm?
5.Size ihtiyacım var mı?
6.Kime dönüşeceğiz?
Yukarıdaki sorular ekseninde beynin gelişimi
değişimi, etkileşimi hakkında bilgiler sunarken
beyin ile ilgili yapılan araştırmalardan örneklerin de
bulunduğu; Yapay zekâ da zamanla bilince kavuşacak mı, karar verdiğimiz zaman bilinçli bir şekilde mi karar veriyoruz, çevreden kendimizi soyutlayabilir miyiz gibi önemli soruların da yer aldığı
bir kitap.
1,5 kg ağırlığında olan gerek insan vücudu açısından
gerekse evren açısından önem arz eden hayranlık uyandırıcı karmaşık ama bir o kadar da ilgi çekici organlardan biri beyin. Farkındalık oluşturan bir kitap aynı zamanda.
Serkan Karaismailoğlu’nun Mater serisini de okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Oradan okumuş olduğum beyin ile ilgili kısımları bu kitapla pekiştirdim diyebilirim. Önce veya sonra okuması size kalmış.
Keyifli günler, keyifli okumalar dilerim.