Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
400 syf.
7/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Çoban Kral serisinin ilk kitabı Bir Karanlık Pencere; dikkat gerektiren yoğun epik kitaplar arasında yalın,keyifli bir okuma süreci geçirme beklentisi ile başladığım ve kartlara dayanan büyü sistemi, gücü elinde tutan yönetime karşı savaşan farklı yeteneklere sahip bir grup ve macera dozu yüksek bir hikaye ile fazlası ile beklentimi karşılayan bir
Bir Karanlık Pencere
Bir Karanlık PencereRachel Gillig · Olimpos Yayınları · 2023467 okunma
Ve insanlar bir araya geldiklerinde, tüm yalnızlık ve ümitsizlik içinde bile, insan ruhu bir güç kazandı, insan ruhu çelik gibi sertleşti.
Reklam
İnsan ruhu dünyanın en emperyalist gücüdür ; fetheder , fetheder ve hiçbir zaman fethettikleri ona yetmez. Kazancakis
Muhteşem Bir Piknik
Dizeler ve dörtlükler, bir şiirin sadece giysileridir. Fırfırlarla büzgülerinin sen olmaması gibi, onlar da bir şiiri tanımlamazlar. Gerçek şiir, içlerindeki ruhtur ve bahsettiğim güzellik de henüz yazılmamış bir şiirin ruhu. İnsan, şiire ait olan bir ruhu her gün göremez.
Sayfa 146
Ruhu, aklı, erdemi derinden incinen insanlar yaşadıklarını anlamlandıramadıkları zaman kendi fizyolojilerinden alırlar intikamlarını. Bunu yapamazlarsa toplumun fizyolojisini bozarlar. Bu yüzden insan ve toplum hikâyeleri öç alma üzerine kuruludur.
Sayfa 72
Ruhu olmadan insan ne kimseyi besleyebilir ne de kendi doyar...
Reklam
Modern suçun anası günah değil açlıktır.
ANADOLU RUHU
Anadolu'nun ırmakları solgun toprakları umudun kıyılarına taşırken, kuşlar ve balıkların özgürlüğü, yaşamın geçiciliği ve anlık güzelliklerin değerini belirginleştirir. Her bir an, bir hikâye gibi akar ve geçmişte bir an varmış gibi hatırlanır. Bu anların değerini kavramak, yaşamın karmaşıklığını anlamak için önemlidir. Bir şeylerden kaçıp bir şeylere yetişmek ister gibi, kuşlar ve balıklar da doğanın çağrısına kulak verirler. Kuşlar özgürce gökyüzünde kanat çırparak yükseklerde uçmanın tadını çıkarırken, balıklar sınırlı dünyalarında huzur bulurlar. Kimi insanlarda benzer şekilde, içlerindeki kuşlarla özgürlük arzusu taşırken, hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar. İşte bu çelişki ve mücadele, insan doğasının derinliklerini yansıtır.
Doğa ve İnsan
Hayatın gerçekliğindense, anıların takdiri hayatın geçiciliğine anlam kazandırır. Onları kucaklamak, hatırlamak için çaba harcarız. Sessizce kanatlanıp giderken hayat karşısında ruhlarımız huzursuz bir arzuyla yanar, tutuşur. Beyaz tüylü güvercinler gökyüzünde izler bırakarak uçarken, nehirler özlemle yağmurların dokunuşunu bekler, bozkırlar hasretle ırmakları beklese de, insanın üzerinde ise sokaklarda yaşanmışlıklarının telaşı vardır. Hayat da deniz ve dağlarla birbirini tamamlarken insanların mavi sulara yelken açması, rüzgârın şarkısıyla dans ederken özgürlüğü hissetmesi bunlardandır. Dağ ve denizin kucaklaştığı her yerde insanın huzur bulması, kendini yeniden keşfetmesi, denizlerin köpükleriyle oynarken, kumların sıcaklığını hissetmesi, dağların eteklerinde yürürken tabiatın sesini dinleyerek huzur bulması, kendine buraların ilham verip büyülemesi kendini oraya çeken en büyük güçtür. Denizlerin derinliklerinde gizemli dünyayı, dağların eteklerinden zirvelere doğru yeşeren ormanların canlılığı birbirini tamamlarken insan hayatını süsler. Dalgalara ritmine kulak verir, onu hissederken ruhu dengeye gelir, dinginlik içinde içsel yolculuğuna çıkar. Rüzgârın kanatları altında ilerlerken meydan okur hayata, gözleri kamaştıran manzaralarla karşılaşır. Yazar Burhan Buruk
Bilir misiniz etrafımızda Enverî tipine benzeyen ne kadar çok insan vardır. Ve bunlar berikinden daha tehlikelidirler. Çünkü Enverî budalalağıyla maruftu. Ötekiler tabiaten ona benzeyip de akıllı görünenlerdir. Üzerlerindeki yaldızı kazıyınca alttan mükemmel birer Ebulfazl Enverî çıkar. İşte hep bizim, bütün insanların felaketimizin esası budur. Eğer hakikat böyle olmasa dünyada ne bi Napolyon zuhur edebilirdi ne de kendini Türklük ve İslamiyet’i kurtarmaya memur bilen Enver Paşa Tahlise* uğraştığı Türklüğü büsbütün harap etti. Bu zafersiz kahramanın kefenlendirmeden gömdürdüğü insanların hesabını eğer Cenab-ı Hak ondan soracaksa aman ya Rabbi… Sormayacaksa şöyle böyle günahları işlemekten hiç korkmayalım. Enver, son nefesine kadar kendini pek büyük bir işle mübeşşer* bildi. Mükerrer ve müthiş muvaffakiyetsizlikleri onun nefsine olan itimadını kırdıramadı. Siyasi ve askerî maharetinin son iflası felaketinde İstanbul’dan ceraim-i âdiyye* erbabı gibi nah kuyruk firar etti. Hamiyeti* onu diğer bir İslam beldesine koşturdu. Hiçbir millet ve hükümdarın eser-i tevcihi* olmayarak kendi kendine ihraz* ettiği rütbelerin şereflerini haris ruhu için hiçbir vakit kâfi göremedi. Yükselmek, bulutların üzerinde taht kurmak istiyordu. Yaveri-i tali* ve iktidarıyla çıkamadığı bu en son makama bir Bolşevik kurşunu onu uçurdu. Merhum zannetti ki cihanı yenmek, Abdülhamit’i korkutmak kadar kolaydır.
Sayfa 119 - tahlis: kurtarma mübeşşer: müjdelenmiş ceraim-i adiyye: adi suçlar hamiyet: yurdunu, milletini koruma gayreti, millî şeref, haysiyet eser-i tevcih: ilgi gösterme, layık görme, takdir etme ihraz: elde etme, erişme yaver-i tali: şansının yaver gitmesiKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.