Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir insanı her olaya ve insana “Bundan nasıl yararlanabilirim?” Gibi bir soru ile yaklaşmak zorunda bırakan böyle bir boş gurur kadar insana serbestçe gelişmesini engelleyen başka bir kusuru yoktur.
Bir insanın karakteri hakkında hiçbir zaman ahlaki bir yargı verilmez; bir insanın karakteri, onun çevresinde karşı takılmış olduğu tavrın ve içerisinde yaşamış olduğu toplumla olan ilişkisinin bir göstergesidir.
Reklam
Kendilerine güvenmeyen kimselerin başkalarına da güvenmedikleri çok iyi bilinmektedir. Böyle bir tanının kaçınılmaz sonucu, haset ve cimrilik gibi karakter özelliklerin ortaya çıkmasıdır. Bu gibi şüpheci kimselerin içerisinde bulundukları yalnızlık, genellikle başkalarına zevk vermek ve başkalarının mutluluğunu paylaşmak istemedikleri anlamına gelmekte; böyle bir tavrı dile getirmektedir. Tanımadıkları kimselerin mutluluğu bile onlara neredeyse acı vermektedir. Bu gruptan olan bazı kimseler, kendilerinin bütün insanlardan üstün olduğu duygusunu sürdürebilmek için, kolay kolay yok edilemeyen etkili bir mekanizmaya başvururlar. Her ne pahasına olursa olsun üstün olmak istedikleri için öyle karmaşık bir davranış kalıbı geliştirirler ki, ilk bakışta onların insanlığa adamakıllı düşman oldukları hiçbir zaman akla gelmez.
Yetişkin kimseler olarak, çocukluğumuzun ön yargılarına ve safsatalarına, sanki kutsal yasalarmışcasına hala bağlı kalmakta devam ediyoruz. Karmaşık kültürümüzün bulanıklığı içerisine sürüklediğimizin, nesnelerin gerçek bir bilgisinin hiçbir zaman imkan veremeyeceği bir takım görüş noktalarını benimsemiş olduğumuzun hala farkında değiliz. Önünde sonunda, herkesten daha güçlü olmak gibi bir gaye ile, her şeyi kendi değerimizi artırma açısından yorumlamaya doğru gidiyoruz.
Bilmek için duyulan aynı susuzluk, çocuğun davranış kalbi gerektirdiği zaman, başka bir karakter özelliğine de dönüşebilir. Aynı çocuk her şeyi kurcalamak, sökmek ve parçalamakla kendini tatmin edebilir ya da başka şartlar altında bir kitapkurdu haline gelebilir.
Bütün hayatını yaşama savaşı ile geçiren ya da hayatı bir üzüntü kaynağından başka bir şey olmayan bir sürü insanla karşılaşmamıza şaşmamak gerekir. Bu gibi kimselerin hatalı bir gelişmenin kurbanı olduklarını ve bunun kötü bir sonucu olarak hayata karşı takılmış oldukları tavırların da hatalı olduğunu anlamak zorundayız.
Reklam
2. Çocuk problemss
İkinci çocuk kendini o derece yüksek bir gaye koyabilir ki, bu yüzden hayatı boyunca acı çeker ve hayatın gerçek olgunluklarını gözününde tutacak yerde, geçici bir hayalin ve nesnelerin değersiz görünüşlerinin peşinden koştuğu için, iç huzurunu tümüyle yitirir.
Bu kadar insan herhangi bir aşk ilişkisi kurmaktan bu derece ürkmüş olması, büyük ölçüde, her erkeği her türlü şartlar altında, ister kurnazlık ve hainlikle, isterse zora başvurarak erkekliğini kanıtlamaya zorlayan o gereksiz baskıdan ileri gelmektedir.
Cinsler arasındaki bu gerginlikten doğan güçlükler bugün çok şiddetli bir hal almıştır. Bir kızın, toplumun ona zorla yüklediği cinsel rolden kaçma eğilimi arttıkça ve erkeklerde, imtiyazlı bir rol oynama isteği bütün akıl niteliğine rağmen sürüp gittikçe, bu güçlükler daha da artacaktır.
Okumalısınızz;
Kadınların aşağı olduğu safsatası ve bu safsata ile birlikte giden erkek cinsinin üstünlüğü iddiası, cinsler arasındaki uyumu hiç durmadan bozmaktadır. Bunun sonucu olarak, cinsler arasındaki sevgili ilişkilerinde olağanüstü bir gerginlik ortaya çıkmıştır, dolayısıyla kadınla erkek arasındaki her türlü mutluluk umudunu tehlikeye sokmuş ya da çoğu zaman tümüyle yok etmiştir. Bu gerginlik bütün sevgi hayatınızı zehirlemekte, bozmakta ve için için kemirmektedir. Uyumlu bir evliliği niçin bu kadar az olduğu bununla açıklanabilir; bu kadar çok çocuğun, evliliğin bu derece güç ve tehlikeli bir şey olduğu kanısını edinecek şekilde yetişmiş olmasının nedeni de budur.
Reklam
Kendisi dünyadaki en iyi insanlardan biridir, ama ne yazık ki hastadır veya yaşama savaşını tatmin edici bir şekilde yürütememektedir. Hiçbir zaman çevresindekileri memnun edememektedir. Boyun eğmiş olması, alçakgönüllülüğü, kendini baskı altına alması, birinci tipten olan kadınlardaki gibi bir isyandır; açıkça “Mutlu bir hayat değil bu!” diyen bir isyan.
Halk arasında “erkek gibi kız”, “erkek Fatma, “oğlan gibi kız”, “erkek gibi kadın” vb.lerle nitelenmektedir. Ne var ki, böyle bir niteleme yanlış bir anlamdan ileri gelir. Bir çok insan, bu gibi kızlarda doğuştan gelen bir etkinin rol oynadığını, belirli bir erkeklik hormonu ya da maddesinin bu kızların erkekçe bir tavır takmalarına yol açtığını sanır. Oysa, bütün uygarlık tarihi, kadınlar üzerinde yapılan baskıya ve kadınların bugün katlanmak zorunda kaldıkları engellemelere hiçbir insanın katlanamayacağını göstermektedir; böyle bir durumda kalan her insan isyan edecektir. Bu isyan şimdi “erkekçe” dediğimiz bir yönde ortaya çıkıyorsa, bunun nedeni, yalnızca mümkün olan iki cinsel rolün bulunmuş olması ile ilgilidir, insan kendini iki modelden birine doğru, ya ideal bir kadına ya da ideal bir erkeğe doğru yönetmek zorunda kalmaktadır.
Müthiş tespitler;
Etkin bir yönde, erkeklere benzemeye çalışacak şekilde gelişen genç kız. Böyle bir genç kız görülmemiş derecede enerjik ve hırslıdır ve her zaman hayatta başarı kazanmak için mücadele eder. Erkek kardeşlerini ve erkek arkadaşlarını geçmeye çalışır, daha çok erkeklerin tekelinde bulunan faaliyetleri tercih eder, sporla ve buna benzer şeylerle ilgilenir. Çoğu zaman aşk ve evlilik ilişkilerinden kaçar. Böyle bir ilişki kurduğu zaman da kocasının üstün olmaya çalışılarak evliliğin ahengini bozar. Her türlü ev işlerine karşı karşı büyük bir isteksizlik duyabilir. Ev işleri ile ilgili her türlü yeteneğe sahip olduğunu açıkça ya da dolaylı bir şekilde kabul etmemesi bu isteksizliğinin belirtisidir ve devamlı bir şekilde ev işlerine yetenekli olmadığını kanıtlamaya çalışması da bunu gösterir.
Bizim toplumumuzda bunu dibine kadar yaşıyoruz maalesef;
Bir kızın dünyaya her zaman için kulağında çınlayan bir önyargı ile geldiği, bu önyargının onu kendi değerine inanmaktan alıkoyduğu, kendine güvenini kırdığı, değerli şeyler yapabilmek umudunu kökünden yıktığı çoğu zaman gözden kaçmaktadır. Bu önyargı, hiç durmadan desteklenmekte ve bir kız çocuk, kadınlara ne derece aşağı roller verildiğine tekrar tekrar şahit olmaktadır. Bu bakımdan kızların, cesaretlerini nasıl yitirdiklerini, kendilerine düşen yükümlülükleri niçin yerine getiremediklerini ve kendi hayatı problemlerin çözümünü niçin bulamadıklarını anlamak güç değildir.
Bir insan, kendi etkinliğinin kaynaklarını ve ruhunun dinamiğini belirleyebildiği zaman, kendini tanıma yeteneği daha da artmış demektir.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.