Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En büyük boy bir ispermeçet balinasının kuyruğu, gövdenin nerdeyse bir insan eni kadar inceldiği noktada başlar, ve bu kuyruğun sadece üst yüzü bile, on beş yirmi metrekaredir en azından. Başladığı yerde sıkı ve yuvarlak olan bu kuyruk, iki geniş, sağlam ve yassı kanat halinde uzanır; kalınlığı gittikçe azalarak bir iki parmağa iner. Birleştikleri noktada, kuyruğun bu iki bölümü hafifçe üst üste gelir; sonra iki kanat gibi yanlamasına ayrılıp, ortalarda geniş bir boşluk bırakır. Bu büyük kütlenin gücü yetmiyormuş gibi, deniz canavarının tüm gövdesinde, kas ve sinir liflerinden oluşmuş sıkı bir doku vardır. Bunlar iki böğründen geçerek kuyruk kanatlarına iner, onlarda kaynaşıp güçlerini büsbütün arttırırlar. Böylece balinanın o sonsuz gücünün tümü, bir tek yerinde, yani kuyruğunda toplanmış gibi olur. Maddeyi ezip yok etmenin yolu olsaydı, ancak balina kuyruğuyla yapılabilirdi bu iş. Bu eşsiz güç, kuyruk devinimlerinin kıvrak ve güzel olmalarına hiç de engel değildir. Bir dev gücünü taşıyan o kuyruk, bir çocuk rahatlığıyla oynar. Hatta kuyruğun o korkunç güzelliğini yapan da budur. Anlattığım kuyruğun öyle ince bir esnekliği vardır ki, ister sevinç, ister ağırbaşlılık, ister öfke, ister herhangi başka bir duyguyla oynasın; eşsiz bir zarafetle doludur tüm kıpırdayışları. Hiçbir perinin kolu, güzellikte onunla boy ölçüşemez. Bu kuyruğun beş büyük devinimi vardır: Birinci deviniminde kuyruk yüzerken yüzgeç olarak kullanılır; ikincisinde savaşırken topuz olarak; üçüncüsünde çevreyi silip süpürmeye; dördüncüsünde havaya fırlamaya; beşincisinde de dalmaya yarar.
Sayfa 458
“Mısralar sanıldığı gibi duyguların değil, yaşamış olmanın verimidir. Bir mısra yazabilmek için insan, birçok şehir görmeli; insanları, nesneleri fark etmeli; hayvanları tanımalı; kuşların nasıl uçtuğunu hissetmeli; çiçeklerin açarken nasıl titreştiğini bilmeli... Keşfedilmemiş güzergâhlar, şaşırtan rastlantılar ve yaklaşmakta olduğunu sezdiği ayrılıklar üzerine düşünebilmeli... Hâlâ tam anlaşılmamış çocukluk günlerini; sevindirici bir şey söylediklerinde anlamayıp kırdığımız anne babaları; tuhaf çocukluk hastalıklarını; sessiz ve kapanık odalarda geçen günleri; deniz kıyısındaki sabahları; denizi, denizleri; yukarılarda çağıldayan, yıldızlarla uçuşan yolculuk gecelerini düşünebilmeli... Hem sonra ölenlerin yanında bulunmalı; odalarda, ölülerin başucunda oturmuş olmalı... Anılar ancak içimizde kan, bizde bakış ve davranış oldukları, isimsizleştikleri, artık bizden ayırt edilemedikleri zaman, işte ancak o zaman, umulmadık bir vakitte bir mısraın ilk kelimesi, anıların arasından çıkıverir.” (Rainer Maria Rilke - Malte Laurids Birgge’nin Notları)
Reklam
İnsan denize açılınca türkü söylemek gelir içinden, deniz insana ilham verir. Ve deniz söylenen türküyü anlar. Yürekten duyarak soyledigin türküyü o da yürekten ve hemen kabul eder.
Sayfa 187 - ÖtükenKitabı okuyor
Unutmayın kafir "gerçeği örten" demektir. İnsan kendi başına acizliği, Allah'la ise mucize tabir edebileceklerini yaşar..Hakikatin örtülmesi ve Allah'ın sizinle olmasına rağmen kendinizi aciz hissettiren her şey şeytan ve onun sistemindendir.
Bazı insanlar dunyevi değerlere göre bir diğerini şanssız olarak niteler. Oysa bu dunyada hak etmediği halda şanslı görünen, yaptığı zulümlere rağmen hep güçlü görünen, diğer dünyada tam tersi konumda yaşayacaktır. Burada madde, orada mana, burada kötülük, orada iyilik egemendir.
Nasıl oluyorsa, günbatımıyla ilgileniyor insan, Napoli Körfezi, deniz ,bakıyor kederleniyor. En iğrenç şey de gerçekten bir şeye kederlenmesi insanın! Hayır, vatan çok daha iyi, en azından orada her şey için başkalarını suçluyorsun, kendini haklı buluyorsun.
Reklam
Söyle bana hindiba
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yârim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedî tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir karadelikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
bazı kitaplara adadığım şarkılar
kitapların ve şarkıların alakasızlığı peki .. içimden geldi -Bronz Atlı-Paullina Simons ^Mayın Tarlası (youtube.com/watch?v=26rvrza...) -Abim Deniz- Can Dündar^ Bir Görüş Kabininde (youtube.com/watch?v=vuETDvz...) -Memleketimden İnsan Manzaraları- Nazım Hikmet^ gurbet (youtu.be/w0DTBlCB9ko?si=...) -Kalpsiz-Marissa Meyer^ Nothing breaks like a heart (youtu.be/JsjbNtO84JU?si=...) -Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku-İlhami Algör^ Hasret (youtu.be/_SBoYajdSFQ?si=...) benim kafam da böyle çalışıyor çok sorgulamayın:p
"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin(erkekler) için türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi Allah'ın delillerindendir". Rum 21 Ayette geçen, "Halaka leküm" erkekler için var etti anlamını taşır. Kadınlar bir çeşit, bitkiler, hayvanlar ve var olan diğer başka fayda sağlayan eşyalar gibi erkeklerin hizmeti için yaratılmışlardır. Ayet gösteriyor ki kadın, aslında Tanrı'ya ibadet için yaratılmamıştır. Onun ibadet etmesi, ibadete mükellef tutulması, tanrının erkeklere bahsedilen nimetlerini tamamlama açısından söylemektedir. Kadın, hükmen, manen, dinen ve aklen erkek gibi değildir. Ancak erkek için yaratılmıştır diyor.
İbn Ebi Muleyke der ki: Şevde bint Zem'a'nın yaşı ilerleyince Peygamber onu boşamak istedi. Ancak o Hazret-i Peygamber ile birlikte kalmayı tercih edip, ona: Beni nikâhın altında tut ve bana ayırdığın gününü Aişe'ye tahsis et, dedi. Hazret-i Peygamber de böyle yaptı.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.