Ahlâki bakımdan iyi bir yaratılışa sahip olan her insanın, iyilik ilkesinin rehberliğinde kötülük ilkesinin saldırılarına karşı hayat boyu devam etmesi gereken savaşı, ne kadar çabalarsa çabalasın, kötülüğün håkimiyetinden kurtulmaktan daha büyük bir yarar sağlayamaz. Kazanabileceği en büyük ödül özgür olmak, "günah yasasının bağlayıcılığından kurtulup, doğruluk adına yaşamaktır." Bununla birlikte, kötülük ilkesinin saldırılarına maruz kalmaya devam eder ve sürekli olarak saldırılan özgürlüğünü savunmak adına, çatışma için daima silahlı kalması gerekir.
Sayfa 117 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okuyor
Susarak anlattın bütün gizliyi Sakladım duygumu ben konuşarak Bir acı tarlası sessiz yüzünde Aşkı yürürlüğe koyma savaşı İçimde bir düzen kaynaşmaktadır Büyük ve çekingen bakışlarından En iyi anlatış artık susmaktır Anladım bunu ben seni bilince Gel denize yaslan yalnız denize Sırrını denizler taşır insanın Zaman bir hızdır ve yıldızdır akan Esneyen günler ve gece üstünden Bir uyku bölmese anılarımı Korkarım çıldırtır bu hayal beni ...
Reklam
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye’ye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi
İnsanın içinde büyüyen kötü tutkular tehlikeli düşmanlardır; kolay kolay yenilmezler. Bunlara karşı yapılacak tek şey yiğitçe karşı koymaktır. Bu savaşı kazananlar dünyanın en büyük ordularını yenmiş sayılırlar. - BARAVİ
Sayfa 9
Sekiz yıllık İran-Irak Savaşı modern çağlar tarihinin en uzun, en masraflı ve en kanlı savaşı olmuştur. 1988’de bitene dek bir milyondan fazla insanın ölümüne yol açmıştır. Her iki ülkenin de köyleri, çiftlikleri ve ekonomisi harap olmuştur. Ama şirketokrasi yeni bir zaferin tadını çıkartmaya koyulmuştur. En büyük kârı askeri teçhizat satanlar ve müteahhitler elde etmiştir.
Sayfa 240 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
"Bir insanın bu dünyada en büyük savaşı kendi ile çelişmesiydi şahsıma göre."
Bir insanin bu dünyada en büyük savaşı kendi ile çelişmesiydi şahsıma göre. Aklı ve kalbi arasında kalması, yapmak isteyip yapamaması, gitmek isteyip ayaklarının olduğu yere çakılıp kalması...
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
...zaman zaman, imparatorlukların "halkların zindanı" olduğunu, halkların "kendi evlerinde", kendi sınırları dahilinde, kendi hükümetleriyle yaşamaya başlamak için bu imparatorluklardan kurtulmaları gerektiğini öne süren teorinin modern zamanların yıkıcı teorisi olduğunu bile düşünüyorum. Bunu söylerken aklımda özellikle I. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan çok-etnisiteli iki büyük yapı var: Parçalanması on milyonlarca insanın canına mal olan ve en berbat tiranlıkların ortaya çıkışını kolaylaştıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; bölünmesi, tüm insanlık üzerinde dolaşan terör ve gerileme heyulasına yol açarak günümüzde de süren Osmanlı İmparatorluğu. Bununla birlikte, bu imparatorluklara karşı herhangi bir nostalji duymuyorum. Kesinlikle yeniden inşa edilmeleri gibi bir hayalim yok. Ne Habsburglar, ne çarlar ne de sultanlar için böyle bir düş kuruyorum. Benim üzüldüğüm, imparatorluklar zamanındaki, aynı dine, aynı dile, hatta aynı tarihsel güzergâha sahip olmayan halkların aynı siyasal yapı bünyesinde yaşamalarını doğal ve meşru gören bir zihniyet halinin yok olması. Farklı dillere veya dinlere sahip olan halkların birbirlerinden ayrı yaşamalarının daha iyi olacağını savunan fikirle mücadele etmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Etnisitenin,dinin veya ırkın ulus inşa etmek için meşru temeller oluşturduklarınıasla kabul etmeyeceğim.
Sayfa 162 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
839 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.