_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Tarih boyunca duyguların kutsanması çoğu zaman kınanmış, yerilmiştir. İnsanoğlu, kendi­sinden daha güçlü olan arzu ve duygulara karşı içgüdüsel bir korku beslemiş, bunların kendisinden daha az gelişmiş yaşam biçimleriyle aralarındaki ortak özellik olduğunun bilincinde olmuştur. Oysa Dorian Gray'e duyguların gerçek doğası hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış gibi geliyor­du; duygular, güzellik içgüdüsünün karakterize ettiği yeni bir ruhaniliğin bileşeni olarak kabul edilmek yerine vahşi ve hayvani addedilmiş, aç bırakarak itaate zorlanmış ya da acı çektirerek öldürülmek istenmişti. Dorian Gray insanlığın ta­rih boyunca gelişimine bakınca bir tür kayıp duygusuna ka­pılıyordu. İnsanoğlu nelerden vazgeçmişti! Hem de ne kadar değmeyecek şeyler uğruna! Bu tarih, türlü türlü çılgınca ka­sıtlı retler, canavarca kendi kendine işkence etmeler ve kendi kendini inkarlarla doluydu; tüm bunların kökeninde korku vardı, sonuçsa cehaletin bedeli olarak insanın kaçmaya ça­lıştığı yozlaşmanın çok daha beterine mahkum olmasıydı. O muhteşem çelişkileriyle Doğa, münzevileri çölde yabani hayvanları avlamak zorunda bırakmış, keşişlereyse yarenlik etsinler diye tarladaki hayvanları vermişti.
Sayfa 150 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 10. Basım, Çev. Didar Zeynep Batumlu
Reklam
Biraz uzun, sayfanın ayrı düşmesine kıyamadım. :/
Bulanık havalardaki kederi çözemedim, dedi, kim bilir kaç saattir kendi içine yağan adam. Kim bilir kaç saattir bir külün içinde oturan öteki, kirpiklerini ırgalayan rüzgârla, yanıtlamaktan çok, iç geçirir gibi sustu: Ben de uzun yolların kederini, dedi. Birisi soluğuyla, öteki alın kırışığıyla bir kuyunun dibine resimler çiziyorlardı.
Sayfa 25 - PDFKitabı okudu
Bir kadın, hayatını güzel, temiz ve küçük bir pakete tıkıştmrmış gibi yaptığı zaman, aslında sadece bütün hayati enerjisini gölgeye sokarak yay gibi germektedir. Böyle bir kadın, “İyiyim, ben iyiyim,” der. Odanın diğer köşesinden ya da aynada ona bakarız. Biliriz ki, iyi değildir. Sonra bir gün bir zurnacıyla tanışıp bilardo salonu güzeli olmak için Tippicanoe’ye kaçtığını duyarız. Ve ne oldu diye şaşırırız, çünkü biliriz ki, zurnacılardan nefret etmektedir ve her zaman Tippicanoe’de değil, Orcas Adası’nda yaşamak istemiştir. Üstelik, daha önce bilardo salonlarından hiç söz etmemiştir. Henrik Ibsen’in oyunundaki Hedda Gabler gibi, Vahşi Kadın da bir yandan dişlerini gıcırdatırken, bir yandan da “sıradan bir hayat” yaşayabilirmiş gibi davranır, ancak, her zaman ödenecek bir bedel vardır. Hedda sinsice tutkulu ve tehlikeli bir hayatın içine sızar, eski sevgilisiyle ve Ölümle oyun oynar. Dışarıdan bakıldığında şapkalar takmaktan ve kurumuş kocasının sıkıcı hayatına ilişkin dırdırlanna kulak vermekten hoşnutmuş gibi görünür. Bir kadın görünüşte nazik, hatta sinik olabilir, ama içten içe kanamaktadır. Ya da Janis Joplin gibi, bir kadın artık dayanamaz hale gelene kadar boyun eğmeye çalışabilir ve derken gölgede kalması için zorlanmaktan aşınan ve hastalanan yaratıcı doğası, bir insanın yeteneklerini ve bizzat hayatını gözardı eden pervasız yöntemlerle “yetiştirme” ilkelerine isyan ederek şiddetli bir şekilde patlar.
Ayrıntı Yayınları
Tanrı insanoğlunun bütün dünyevi şeylerden üstün olmasını istedi. Ama siz kendi saygınlığınızı en de­ğersiz yaratıkların düzeyine indiriyorsunuz. Bir bireye ait her iyi, ait olduğu kişiden daha değerliyse, o zaman en aşa­ğılık şeylere sahip olduğunuzu söylediğinizde, siz insanlar kendi kendinizi kendi kararınızla en adi şeylerin düzeyine indirirsiniz ve o zaman bunu hak ettiğiniz için, öyle de olursunuz. İnsanın doğası, ancak kendisini bildiğinde di­ğer yaratıklardan üstünleşir. Kendisini bilmediği anda ise vahşi hayvanların düzeyinden de alta iner. Bütün diğer canlılar için kendisini bilmemek doğaldır, ama insan söz konusu olduğunda bu bir ahlaksal lekedir.
Sayfa 125 - Kabalcı YayıncılıkKitabı okudu
"İntikam bir tür vahşi adalettir," diye yazıyordu Francis Bacon, " insanın doğası ona doğru gittikçe kökünü kazımak için daha çok kanun gerekir."
Sayfa 152Kitabı okudu
Reklam
85 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.