Bige Güven Kızılay’ı okumak, bir insanın yüreğinde sevgi, huzur ve aidiyet hislerini yaşatıyor. Ruhu hafifliyor. Bir kitabın her satırı ruha nakış nakış işlenir mi? Bige hanım bunu hep başarıyor. Ankara’ya sonradan yerleşmiş ve son 20 senesini Ankara’da geçirmiş biri olarak ne çok şey kattınız bana. Bildiğimiz sokakları, bildiğimiz mekanları, bildiğimiz insanları farklı gözlerle görmemi sağladı sevgili yazarımız. Ankara’nın başkent oluşundan günümüze kadar rehber oldunuz. Bu kitabı okuyup da etkisinde kalmayacak bir Angara’lı olmayaktır… Kalemimize yüreğinize sağlık.
Hayır her coğrafyaya peygamber gönderilmiştir.
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتُ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ .
"Andolsun ki biz her ümmete, 'Allah'a kulluk edin, sahte ilahlardan uzak durun.' diyen bir elçi gönderdik. Onlardan kimini Allah doğru yola iletti, kimileri de saptırılmayı hak ettiler. Yeryüzünü dolaşın da hak dini yalanlayanların akıbetinin ne olduğunu görün."(16:37)
نَّا أَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا وَإِنْ مِنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرُ
"Muhakkak ki biz seni hak ile hem bir müjdeci hem bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet de yoktur ki, içlerinde bir uyarıcı geçmiş olmasın. "(35:24)
Bu ayette Allah her ümmete bir peygamber gönderdiğini söylemektedir. Bu ayetlerin geldiği dönemde Arabistanda ki insanlar dünyanın Ortadoğu'dan ibaret bir yer olmadığının, uzak mesafelerde pek çok farklı ülke olduğunun farkındaydı. Bu ayet onlara söylenildiğinde bu ayeti kabul etmeleri, o uzak ülkelerde yaşayan topluluklara da geçmişte peygamber gönderildiğine iman etmelerini gerektirir.
Eğer insan, bizzat kendisi hariç her şeyi değiştireceğini iddia ediyorsa, onun yaptığı her devrim başarısızlıkla sonuçlanacaktır.
"Gerçek şu ki,
insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez."
Ra'd,13/11
Kuşkusuz ki, Hakk ve Bâtıl'ın, doğru ve yanlışın, helâl ve haramın ne olduğunu belirlemekte geçerli olan tek hüküm Allah'ın hükmüdür. Bu anlamda hüküm ancak Allah'ındır ve bu anlamda Allah'ın hakimiyet hakkı hiçbir şekilde bir başkasına devredilemediği gibi, bu hakimiyet hakkına kimse ortak da edilemez. Bütün hükümlerin üstünde
İnsanlar isimlendirmelerden büyülenmeyi bırakamadıkları sürece ne okurlarsa okusunlar koyunlar gibi isimlerin peşinden koşarlar. Unvanı belirleyen böylelerinin fikirlerini de belirlemiş olur. Eleştirel okuma melekesini asla geliştiremezler. Çok okusalar dahi öğrenemezler. Başkalarına fıkri köle olmaktan kurtulamazlar.
"İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi."
Maksimum özgürlüğe sahip olmak için eğitim yoluyla karakter oluşturmak gereklidir; o zaman insanlar mutluluklarını baskıcı olmayan eylemlerde bulabilirler. Bu da, yaşamın ilk altı yılında karakter oluşturmaya bağlıdır.
"Farklı olmanın neden bu kadar zor olduğundan söz ettik. Ona göre, önümüze konan tek seçenek, öteki insanlar gibi olmak ya da öteki insanların olmamızı istediği gibi olmaktı. Ya uyacaktın ya da boyun eğecektin."