Bir başka nokta daha: öyle bir yarım kalmışlığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. Ayrıca bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. Çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. İktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. Birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin "muhalefet yapmak" olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile muhalefet yaptıklarını sanıyorlar bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar.
İnsanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin "muhalefet yapmak" olduğunu sanıyorlar. Yapanlar bile muhalefet yaptıklarını sanıyorlar bir bakıma. Aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar.
"Yere bambu bir mızrak düşmüştü. Tekmeleyince tangırdayarak içi boş bir ses çıkardı.Mızrağı elime alıp havaya kaldırdığımda gözyaşlarına boğuldum.Bambu mızraklara karşın atom bombası! Ah,bambu mızraklara karşı atom bombası! Trajikomik! Bu savaş değil. Savaş bu değil. İnsanlarımız sırf öldürülsünler diye vatan topraklarında sıraya diziliyordu. Bu ortadaydı..."
Kurumuş nehirler de böyledir, uzun süre susuz olsalar da, "nehir" diye anılmaktadırlar.
Bizim "kuru" insanlarımız da bu nehirlere benzerler.
Bizimkiler Tanrısız, dinsiz, onlara ihtiyaç duymayan insanlardır.
En hayret edilecek konu ise yüzlerce mabedin varlığıdır.
Ayrıca, yenileri inşa ediliyor.
Bu kiliselerde binlerce papaz görev yapıyor, her bayramda ayinler icra ediliyor. İnsanlar vaftiz ediliyor, nikahlanıyor, Tanrı'ya dualar ediliyor.
Fakat bunların hepsi boşuna yapılıyor.
Yaşlı kadınlar dışında kiliselere hemen hemen kimse gitmiyor.
Kilise ayinlerine herhangi bir önem verilmiyor, papazlar politikayla uğraşıyor. Sık sık ellerinde silah, parti propagandası yapıyorlar.
Bazıları ticaret yapıyor, hızar atölyeleri, tuğla fabrikaları var.
Birçok din adamı ise kendi ürettiği yüzlerce ve binlerce fıçı birayı ve arpa votkasını halka satmakla meşgul.
Kimse de buna şaşırmıyor.
İnsanlar, din adamlarının hangi yoldan gitmeleri gerektiğini unutmuş gibiler. Papazların temel görevinin halkın din ve maneviyat ışığında terbiye edilmesi, inananların kalbinin ve vicdanının yüce duygularla aydınlatılması olduğunu kimse hatırlamıyor....