Lou Andreas-Salome için “Modern anlamda feminist olarak tarif edilemese de, bağımsız ve özgürlükçü yaşamıyla kuşaklar boyu feministler için rol model oldu.” yazıyor kitabın arka kapağında. Kitabı okuduktan sonra bu cümlelere kesinlikle katılıyorum. Yazar,
bir kadınla erkeğin dost olarak aşkı, hayatı ve dahası kadın-erkek ilişkisini ele almasını anlatıyor. İki karakter birbirinden farklı düşüncelere sahip olsa da birbirlerini dinliyor ve anlamaya çalışıyor. Kitapta en hoşuma giden şey buydu sanırım. Çünkü özgürlüğüne düşkün bir şekilde yetiştirilen Fenya ilk başlarda Max Werner için garip bir varlık adeta. O zamana dek kadınları genel geçer yargılarla irdelemiş olan Werner, Fenya’ya da bu düşüncelerle yaklaşıyor. Ancak onu yakından tanıdıkça kadınların da artık eskisi gibi olmadıklarını anlıyor. Günümüzde bile çözülemeyen kadın-erkek sorunlarını gerçekten erken bir dönemde ele alan yazar, bizim bugün hala bu meseleyi aşamadığımızı öğrense ne düşünürdü
acaba. 70 sayfalık bir kitap size küçük bir hikayenin çok ötesinde hayatı irdeleme fırsatı sunuyor. Özgürlüğünü korumak pahasına sevgisinden vazgeçebilen Fenya ve hayatı alışılagelmiş kalıplarla yaşayan Werner’den öğreneceğimiz çok şey var diyerek kitabı tavsiye listeme ekliyorum.