İrem Sakaoğlu

Daha sonraları kendisi gibi olan insanlara karakter sahibi insan denildiğini çok işitti. Ama bu dünyada ne fenalık geliyorsa işte sadece bu karakter sahibi insanların başına geliyor. Karaktersizler, bukalemun gibi renkten renge girenler, tükürdüğünü yalayanlar dünyası bu dünya.
Reklam
Bizim zamanımızın gençleri bambaşkaydı diye düşündü. Bambaşkaydı onlar. Kederlerini, sevinçlerini, hususi bir şey olarak kendi kendilerine saklamasını, herkes karşısında sakin, dertsiz görünmesini, birer hususi ve deruni hayat yaşamasını pek iyi bilirlerdi. Kimse kimsenin dramını bilmezdi. İnsanlar yan yana yaşarlar, iç dertleriyle birbirlerini rahatsız etmezlerdi. Bugün ki laubalilik yoktu. Kimse kimsenin çirkin veya güzel, zayıf veya kuvvetli taraflarıyla açılmazdı. Mahremiyete büyük kıymet verilirdi ev herkes birbirini kuvvetsiz ve zayıf anında göremediği için saygı duyardı. Bu saygıyı telkin eden şey herkesin kendi kendine yeterliliği ve kendi frenlerini kendi kullanmasını bilişiydi. Felaketler, sevinçler, kederler veya saadetler hep birdi. Faziletler, kusurlar da öyle. Fakat kimse ama kimse bunu bir işporta malı gibi umumi seyre bir sergi halinde yaymazdı.
Bir adam: "Sen kapa çeneni. Kadınlar savaşta bir şey görmediler." Kadın: "Görmediler mi? Salak! Bütün yük, keder bizde: Çocukların beslenmesi, yaralıların bakımı. Savaş bitince siz hepiniz kahraman oluyorsunuz. Ölünce kahraman, gazi olunca kahraman, malul olunca kahraman. Bu yüzden savaşı siz erkekler yarattınız. Sizin savaşınız bu."

Reader Follow Recommendations

See All
Zulme, yaşananın zulüm olduğunu farketmeyecek kadar alışabilir mi insan.
Başkasına diyerek mavi göklere salıverdiğimiz güvercinin yolculuğu kendi içimizden geçmeden bitmiyordu. O bilinmezliğe dalınca da işi zordu zavallının. Belki de imkansız. Çoğu kez aşılamayacak kadar yüksek duvarlarımızla karşılaşıyor ve onların karanlığında yolunu yitiriyordu.
Reklam
Reklam
503 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.