1950'lerdeki kalem kavgaları: 1950'lerde Atsız'ın üç polemik yazısı vardır. "Faruk Nafize Bir İhtar” başlığını taşıyan yazı, 9 Şubat 1951 tarihli Orkun'un 19. sayısında; "Yalan” başlıklı yazı, 25 Mayıs 1951 tarihli Orkun'un 34. sayısında çıkmıştır. 1956'da da Ocak gazetesinde Nurettin Topçu'ya karşı bir
Mutlak bir ahlâk yoktur ya da kimse ona mutlak olarak erişemez. Ama kendime zulmü, ırkçılığı ya da cinayeti yasakladığımda bunun sadece herkesin zevkine bağlı olan bir tercih meselesi olmadığını da biliyorum.Bu, öncelikle toplumun yaşaması ve onuru için gerekli bir koşuldur; tüm toplumlar, başka bir deyişle insanlık ya da medeniyet için.
Reklam
Ey Allah'ım yer ve gökleri yaratan sensin. Sen; mertebeleri yücelten, bereketleri artıransın. Çeşitli dillerin kelimeleri sana niyaz eder. Her yaratık senden hacet diler. Ey yüce Rabbim! Benim de hacetim; cesedimin çürüyüp yok olduğu, yakınlarımın beni unuttuğu demde beni unutmaman, beni bırakmamandır. Allah'ım sözlerimi duyan sensin.
Ne hoş anekdot
Babam ve annem, Anadolu'­ nun ortasına daha yakın olması ve dolayısı ile daha fazla hizmet imkanı sağlayabilir düşüncesi ile Kastamonu'yu tercih edip oraya gidiyorlar. 16/17 Eylül 1919 gecesi, Atatürk'ün Samsun'a ayak basmasından dört aya yakın bir süre sonra babam, Kastamonu Valisi ve Alay Komutanı ile birlikte Atatürk'ün emrine geçiyor. (Bu iltihak olayı Atatürk'ün nut­kunda yer almış bulunmaktadır.) Kastamonu, Milli Mücadeleye katılmak üzere, İstanbul'dan Anka­ra'ya, İnebolu yolu ile gidenlerin -ki bir süre bu iki şehrimiz arasındaki tek yol burası oluyor- ve İstanbul'dan kaçırılan silahların geçtikleri önemli bir merhale halini alıyor. Bir ara İnebolu Kaymakamının değiş­tirilmesi zorunluğu doğunca, babam bu görevi de kısa bir süre geçici olarak üstleniyor. Aynı yolu izleyerek Ankara'ya gitmekte olan casus Mustafa Sagir hakkında ilk kanıtları saptayanın babam olduğunu, Sa­gir'in zorluk çıkarıyor diyerek babamı Ankara'ya şikayet ettiğini, Atatürk'ün babamın ileri sürdüğü kanıtların değerlendirilmesini iste­diğini, bu araştırmanın casusa idam yolunu açtığını, babamın kendisin­den değil, yakın arkadaşı İsmail Habip Sevük'ten dinlemiştim. (Baba­mın Kastamonu bölgesindeki güvenlik işleri ile ilgili durum üzerindeki bazı notları ve bazı yazışmaları, 1930'larda Antalya Milletvekili olan arkadaşı Ferruh Niyazi Bey aracılığı ile Atatürk'e yollamış olduğunu biliyorum. Sanırım bu belgeler incelenmek üzere bir yerde beklemekte­dir ve belki de araştırmacılarını bulmuştur.)
önsöz den
Benin bayıldığım bir hikaye var; pek çok kez anlatmış olmalıyım. Bu bir Yahudi hikayesi: Asırlar önce bir şehirde bir haham yaşıyordu. Şehirde ne zaman bir sorun yaşansa haham ormana gider, bir kurban keser, dua eder, bir ritüeli yerine getirir, ve Tanrı'ya, "Bu felaketi başımızdan al. Bizi kurtar," diye yakarırdı. Ve her seferinde
Butik yayınlarıKitabı okudu
“Irkçılığa karşı en iyi silah mükemmeliyettir” demişti. “Bu yüzden mükemmel olun.”
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.