Kaç gündür aynı şarkıyı dinliyorsun: Çok yorgunum beni bekleme kaptan.
Bunu yazmak için ne kadar yorgun olmak gerekir? Bunu böyle söylemek için kaç yorgunluktan geçilmiştir? Kaç umudun kesilmesi, kaç haberin yalan, kaç habercinin kâzip çıkması lâzım gelmiştir? Ümit nasıl kesilmiş, bütünü ile iptal edilmiştir gelecek? Geçmiş zaten geçmiştir.Onca yangınlı şikayet nasıl böyle dingin bir akşam suyuna evrilmiştir? ve bir şarkıyı böylesi dinleyebilmek böylesi anlayabilmek için ne kadar yorgun olmak gerekir?
Bir yorgunluk kaç kişide tekrarlanır, katmerlenir ,katlanır? Bu yorgunluk ruhtan ruha, bedenden bedene çarpa çarpa nasıl yankılanır? öznesini değiştire değiştire nasıl çoğalır? ve dahi ben'den sen'e geçse de hükmü aynı kalır. Yorgunum. Yorgunsun.
Şimdi sen çok yorgunsun. Her gün daha az şaşıracak daha az sarsılacak kadar. Bütün eski defterleri kapatacak ama yeni bir sayfa da açamayacak kadar. Bir ömür boyu can taşır gibi saklanmış sayfaları bulup çıkaramayacak, emanet cümlelere sığacak kadar. Anlatmaktan değil susmaktan. Yaşamaktan değil yaşamamaktan. O kadar yorgunsun...
NAZAN BEKİROĞLU.