İslamiyet'i bilmeyenlerin ona şüpheyle bakması, ona karşı soğuk ve ürkek davranması gayet tabiidir. Zira hem İslam diyarında yaşayanlara hem de İslam'ı tanımayanlara uzun bir zamandan beri bu güzel din kasıtlı olarak yanlış tanıtılmıştır. Onun barbarlık dini olduğu söylenmiş, insan ruhuna önem vermediği anlatılmış, hatta onun el kol kesmekten başka bir özelliği bulunmadığı propaganda edilmiştir.
Çocukluğundan beri bu iftiraları duyarak yetişmiş, İslamiyet'i tanıyan, bilen ve onu yaşayan biriyle karşılaşmamış bir kimseye, sen dinimiz aleyhinde konuşuyorsun diye katı ve sert davranmak, İslam düşmanlarına yardım etmek ve onları propagandalarında haklı çıkarmak olur.
Böyle bir durumda her Müslüman, kendisini Peygamber aleyhisselam tarafından İslamiyet'i öğretmek üzere görevlendirilmiş bir mürşid diye düşünmelidir. Karşımızdaki şuurlu bir İslam düşmanı değilse, ona kolaylık göstermeli, zorluk çıkarmamalıyız. Onu müjdelemeli, ürkütmemeliyiz. Allah Teala'nın Peygamber Efendimiz'e söylediği şu irşad prensibini unutmamalıyız:
"Sen onlara kaba ve katı yürekli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi"[Ali İmran suresi (3), 159].