İshakaya

İshakaya
@ishak_
... Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. (MK. m3) ...
Keza Hz. Peygamber'in, ümmetinin yetmiş üç fırkaya ayrılacağını, biri hariç diğerlerinin cehenneme gideceğini, 187 bildirdiği de nakledilmiştir. Bu hadisin doğruluğunu kanıtlamak için Malati, İslam'ın batıl fırkalarının yetmiş iki tane olduğunu, 188 ispat etmeye uğraşmıştı. Bu tür rivayetler, olayların ve faillerinin ezelden planlandığını ileri sürenlerin düşüncelerini yansıtmaktaydı.
Reklam
Çünkü her bir görüşü benimseyenler, kendi görüşlerinin başkaları tarafından da kabul edilmesini sağlamak için, Hz. Peygamber'in gölgesine sığınmışlardır. Hadislerin kayda geçirilmediği söz konusu dönemde bu durum, hadis külliyatının karşıt fikirlerle dolması sonucunu da doğurdu. Doğrusu Müslümanlar arasında meydana gelen üzücü olayları, Hz. Peygamber'in önceden haber vermesi de olayların kaçınılmazlığını ve bundan dolayı da tarafların suçsuzluğunu ortaya koymak amacına yöneliktir. Ayrıca, bir olay ne kadar korkunç olursa olsun, o· olay önceden haber verilirse dehşetinden çok şey kaybetmektedir. Olaylara yorum bulamayanların içine düştükleri psikolojik durum da, büyük bir olasılıkla buna ortam hazırlamıştır.
Hz. Osman, isyancı Müslümanlar tarafından kuşatıldığı zaman, isyancılar halifeden görevden çekilmesini, aksi halde kendisini öldüreceklerini, bildirdiler. İsyancıların bu isteğini Hz. Osman: "Allah'ın bana giydirmiş olduğu gömleği çıkarmam."168 diyerek kabul etmedi. Hz. Osman bu görüşünde, kaderi bahane ederek, 169 tebaanın 170 kendisine isyan hakkı olmadığı belirtmek istemişti. Hz. Osman'ın bu anlayışına isyancılar aynı mantıkla cevap vermişlerdi. İsyancılar, Hz. Osman'a taş atıp, bu taşı Allah'ın attığını, ileri sürdüler. Hz. Osman isyancıların bu iddiasını, "Yalan söylüyorsunuz. Bana taşı Allah atsaydı taş isabet ederdi."171 şeklinde konuşarak kabul etmedi. Bu görüşü ile Hz. Osman Cebri düşünceyi reddetmişti. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Hz. Osman'ın hilafetten ayrılmamak için gösterdiği gerekçe ile son görüşünün çelişik olmasıdır. Bu da göstermektedir ki , kendini ilgilendirme şekline göre, kişinin kader anlayışı değişebilmektedir.

Reader Follow Recommendations

See All
Şüphesiz söz Ka'b'ın sözüdür. Ben ölümden çekinmem. Çünkü ben öleceğim. Lakin kuyruktan korkanı kuyruk takip eder."166 Bundan sonra Hz. Ömer: "Vallahi, Allah'ın beni said yaratmış olduğunu umanm."167 demişti. İyi olmayı yaratmaya bağlamak, kötü olmayı da yaratmaya bağlamak demektir. Yaralanmanın ve ölümle karşı karşıya gelmenin sebep olduğu fikir değişikliği onu da kaderci bir çizgiye itmişti.
Hz. Ömer, kaderi, Yüce Allah'ın koyduğu yasalar olarak kabul ederek, vebadan kaçmaması durumunda vebaya yakalanarak ölmesinin de Allah'ın kaderi olduğunu, vebadan kaçma imkanının verilmesinin de Allah'ın takdiri olduğunu, yani insanın iradesini kullanarak bu iki durum karşısında seçme hakkını kullanabileceğini ve tercih ettiği 162 durumun sonucuna da katlanacağını belirtmişti. Ebu Ubeyde ise, insanın yapacağı bir şey olmadığını kaderin hükmünü icra edeceğini 163 düşünmekteydi. Ona göre kaderden kaçmak mümkün değildi. Nitekim Ebu Ubeyde ve birçok ileri gelen Müslüman bu veba hastalığından öldü. 164 Vebadan kaçan Hz. Ömer ise yaşamını sürdürdü. Ancak, Hz. Ömer de yaralandıktan sonra kaderci bir anlayışa yönelmişti.
Reklam
Hz. Ömer kader anlayışından dolayı Ebu Ubeyde'yi eleştirerek, "Baksana! Senin deven olsa da bir tarafı kurak bir tarafı sulak bir vadiye inse, sulak yerde otlatırsan Allah'ın kaderi ile otlatmış olmuyor musun? Ya da kurak yerde otlatsan Allah'ın kaderi ile otlatmış olmaz mısın?160 diye sordu.
"Bir adam Hz. Peygamber'e (sas.) gelerek, 'Ey Allah'ın Elçisi, temiz bir ilaçla tedavi olma ve korunma hakkında bize haber ver. Bu, Allah'ın kaderinden bir şeyi geri çevirir mi?' diye sordu. Buna Hz. Peygamber 'O da Allah'ın kaderindendir, cevabını verdi.'
Hz. Ömer Şam'a geldiğinde de, bu şehirde veba salgım vardı. Halife, danışmanları ile şehre girip girmeme konusunda müşaverede yani görüş alışverişinde bulundu. Şam'a girmeden geıi dönmeye karar verdiler. Bunun üzerine Ebü Ubeyde, Hz. Ömer'e: "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" diye sordu. Buna Hz. Ömer: "Evet, Allah'ın kaderinden Allah'ın kaderine kaçıyorum. "158 şeklinde cevap verdi.
Allah'ın varlığı ve birliği gibi İslam'ın temelini oluşturan konuların bile Kur'an'da tartışma konusu yapılması olgusu, hadislerdeki yasaklayıcı rivayetleri şüphe ile karşılamamızı telkin etmektedir.
Kader kavramının içeriği toplumdan topluma değiştiği gibi, bir insanın hayatının değişik aşamalarına ve hatta korkunç olaylar karşısındaki psikolojik durumuna göre de değişebilmektedir. Bundan dolayı, kader meselesi "İnsan aklına arız olan150 en kompleks151 problemdir."
Reklam
Buna göre, kaderci düşünmeyen insanın çölde yaşaması mümkün olmamaktaydı. Ikdu'l-Ferid'de geçen bir rivayete göre, çölde yaşayıp da "Araplardan kaderi kabul etmeyen hiçbir kimse olmamıştır."
Gerçek odur ki, cebir ve irade meselesi hakkındaki düşünce genel olarak her zaman ve her yerde kendiliğinden ortaya çıkmıştır. " 142 Çünkü kader konusu, bir zihniyet paradigması143 meydana getirecek düzeyde, hassas144 bir içeriğe sahiptir.
Kader problemi, İslam'dan değil, insanın insan olmasından doğmuş bir sorundur. Kısaca kader, insanlığın problemidir. "Eski yeni ne kadar filozof ve kelamcı gelmişse, bu konuda şaşırıp kalmışlardır.
HDK'ler kendini fütursuzca pazarlamaktan hoşlanmaz ve çalışkanlıkları için fark edilmeyi umarlar.
44.7k öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.