İshakaya
@ishak_
...
Durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. (MK. m3)
...
4177 reader point
Joined on April 2018
İshakaya bir yorumu yanıtladı.
Sonra, sanki bunların arkasında kendisi yokmuş, bütün bu olup biteni kendisi tezgahlamamış gibi, bana geliyor ve 1945 yılı kargaşası içinde kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'ni yeniden kurmamı istiyor. Beni oyuna getiremeyince, ’Dörtlü Takriri kullanarak Celal Bey'i parti kurmaya itti. Şimdi de Yassıada’da kendilerinden hesap soruyor!.. Ben teklifi kabul etseydim şimdi Yassıada'da hesap veren ben ve arkadaşlarım olacaktı!..
Kafama çok takıldı, kitapta cevaptan bahsediyo ümidiyle sormuştum:) ama benim de aklıma kesinlikle İnönü geliyor. Sağolun hocam teşekkür ederim.
"Çok güvendiği kimselerle eski günleri konuşuyor, daha çok eski arkadaşlarından hoşlanıyor, onlarla hoşbeş ederek vakit geçiriyordu. Nitekim Demokrat Parti kurulunca yine kendisine başvurulmuş, partiye girmesi, aday olması teklif edilmişti ama, kesinlikle red etmiş; buna yeltenenleri de caydırmaya çalışmaktan geri durmamıştı. İnönü ile başa çıkamayacağını biliyordu: yapıları başkaydı; Orbay'ın dönüp bakmadığı bazı oyunları İnönü ustalıkla kullanıyor, sonuç alıyordu." Böyle bir alıntıda paylaşmışım. Buna göre kesinlikle İnönü bahsettiği kişi.
1 next answer
İshakaya yorumladı.
Çocuk gibi sevindiğim tek alışveriş :)
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk en iyi kitaplardan. Bir kaç alıntı:
Sevebilme kapasitesi yalnızlıkta oluşmaz.
İnsanları programlar değil, yine insanlar değiştirir.
İnsanların en büyük düşmanları, yine diğer insanlardır.
Çocukların hayatlarında destekleyici fakat müdahaleci olmayan bir rol üstlendi.
İshakaya yorumladı.
Pino, Hitler'in Musevilerden nefret ettiğini anlamıştı. Musevilerden hoşlanmayan ve onlar hakkında küçük düşürücü sözler söyleyen İtalyanlar da olduğunu biliyordu. Ama onları soğukkanlılıkla öldürmek? Sadece dinleri nedeniyle hem de? Bu barbarlığın da ötesindeydi.
Sayfa 85Kitabı okudu
Çünkü diğer gazeteleri de idare edenler çoğunlukla onlar idi. Belki bir tek şey dikkati çekebilirdi: Bu Yahudi basının bir tek sayfasında, bir tek yazısında, benim bildiğim "milli" kelimesine uygun tek bir şey yoktu.
...
Hepsi Yahudi idi. Hemen hemen bütün şeflerin isimlerini kaydettim. Bunların da büyük bir çoğunluğu o "seçilmiş kavim" dedikleri ırktandı. Mecliste milletvekili olarak, sendikalarda sekreter olarak, parti teşkilatında veya sokak gösterilerinde lider olarak hep onlar vardı.
...
Bir Yahudi için konuşmanın anlamı, düşüncesini gizlemek, açık şekilde göstermemektir. Onun gerçek niyetini anlamak metinlerde değil, titizlikle gizlediği satır aralarında bulmakla mümkündür.
Kavgam, Adolf Hitler
Reader Follow Recommendations
Bütün dünya Müslümanlığında Abdülhamit’in siyasette en bağımsız İslâm hükümdarı olduğu sanısının yaşadığı dönemde Batı, her türlü temsilcisi, her türlü aracıyle bu İslâm imparatorluğunun içinde cirit oynuyordu. Tek giremedikleri yer Mekke ile Medine.*
*Bu da bizim sanımız. Gerçekte çeşitli yollarla oraya bile giren Batılılar olmuştur. Bunların en ünlüsü Hollandalı şarkiyatçı Snouck-Hurgronje, Mekke hakkında tek bilimsel kitabı yazan adamdır.
Arab'ın dört dahisi
Muaviye'nin, sayıları fazla olmayan okumayazma bilenler100 arasında olduğunu belirtmiştik. Yetiştiği çevre onu dini inanç dışında, hayata tam olarak hazırlamıştı. Gençlik yıllarını, Kureyş'in riyaset makamına yükselen babası Ehi Süfyan'ın yanında tıpkı bir prens gibi geçirdiği muhakkaktır.
Birçok önemli tarih kitabında Muaviye, Amr İbnul-As. Muğire b. Şube ve Ziyad b. Ebihi ile birlikte Arab'ın dört dahisi şeklinde zikredilir.
Bir İstanbul hanımefendisi olarak Halide Edip, karargahtaki yaşamın ilkel koşullarını görünce şaşırmaktan kendini alamamıştı. Taşra deneyimine sahip bir subay olarak İsmet Paşa'nın görüşü farklıydı. "Alagöz güzel bir köydür," diye yazacaktı.
Mustafa Kemal karargahını Ankara ile Polatlı'nın neredeyse tam ortasında, ovaya kuzeyden bakan küçük Alagöz köyünde kurdu.
Bacon'a göre insan kendinden daha yüce bir varlığa inanmadığı sürece, tek başına yapamayacağı şeylerin üstesinden gelebilen bir varlık haline gelemez. Bu yüzden tanrıtanımazlık diğer bütün hususlarda olduğu gibi, bu konuda da yani insan doğasının insana özgü eksikliğini gidermesi açısından da kötüdür.
E . G. Harman'ın da belirttiği gibi Bacon, bilimsel araştırmanın doğru metotlarla yapılmasını amaçlıyor, buna göre okulda olduğu kadar okul dışındaki insanların da ilgisini çekecek -beri yandan kilisenin öğretim yapısına da ters olan- bir metot öngörüyor, yani felsefe ile dinin birbirinden ayrılmasını istiyordu (E. G. Harman, p. 108, 2005). Böylelikle inancın insan yaşamındaki rolünün sınırlanmasıyla, aklın doğal ışığının (natura! light of mind) belirleyicilikte önemli bir konuma gelmesini sağlıyordu
L. S. Feuer'in deyimiyle Francis Bacon modernitenin daha ilk dönemlerinde tümevarım yönteminin ve geleceğin biliminin en önemli savunucularından olması yanında, Britanya emperyalizminin de en önemli sözcülerinden birisidir (L. S. Feuer, p.20, 1989).
Bacon'a göre bir ülkenin zenginliği artarken, diğerininki azalır. O halde zenginleşmek isteyen ülkenin kaynağı diğer ülkelerdedir.