"Seni sırf sen olduğun için seviyorum ben. Güzelliğini, tazeliğini, asaletini veya gönlündeki zenginliğini kaybetsen yahut bunları senden söküp alsalar bile ben yine seni seviyor olacağım. Seni sevme sebebim sen olduğun içindir. Benim bu dünyada cennetimsin, hatta cennet hayatımsın. Yatmadan evvelki son şeyim, uyandığım zamanki ilk şeyimsin. Seni görme umuduyla açtığımı bil her sabah gözlerimi. Uyanıkken yanağınla, dudağınla, eda ve işvenle mızraba dokunuyorum; uykudayken zamanım hayalinle geçer. Sen varken dünyamda başka birine yer kalmaz. Yerin gözümün içi, gözümü yumduğumda gönlümün köşesidir..."
Yunus Emre yorumuyla kalp...
Kalp... Tezatlar ve aykırılıklar mahzeni, zıtlıklar kitabı... "Ha!" der demez hayran eden, giryan eden, şâdan eden... Mestlik de ondan, gözyaşı da mutluluk ve sevinç de... Bir dem kışlardan zemheri, bir dem baharda bağ bostan. Bazen suskun, bir kelimeden âciz; bazen dilinden inciler saçılır, dertlilere derman. Bazen göklerin de üstünde, bazen yedi kat yerin altında. Damla iken deniz, deniz iken damla... Bir bakmışsın mescide girmiş, başını secdeden kaldırmayan mümin, bir bakmışsın kilisede İncil okuyor, papazlık peşinde. Kâh tevazuda bir tohum gibi başını toprağa koymuş kâh Firavunlar kadar kibrin içinde... Kimi zaman Cebrail kanadından her yana rahmetler saçar kimi aşk ile hayran, yol yürüyemez olur...
Reklam
"Kalbi tanıdığımı, bildiğimi zannediyordum ve kalp üzerine meraklı okumalara alışıktım. Ama mesela kalbi hiç Hz. Adem'in sinesine bağlı duran Havva gibi düşünmemiştim. Kalbimi çok düşünmüştüm de mesela, kalbimi dinlemeyi düşünmemiştim..."
Allah Sabûr’dur ve Gayûr’dur; ettiğini Hikmet’le eder. İhmali yok imhali vardır bu mel’unlara da o kadar izin verir.
Unutmayın ki bir medeniyet ancak biriktiregeldiği eserlerle yaşar ve kendini kabul ettirir; o eserlerin yok edilmesi medeniyetin de yok edilmesidir. Medeniyeti yok olan milletlerin geleceği hükmetmekle değil hükmolunmakla sürer. Siz bu türbedir, bu tağuttur, bu şirktir diyerek sanat adına üretilmiş ne varsa yıkıp dökerseniz aslında Hazreti Peygamber’in mirasını yok ediyorsunuz.
"Bir yanda Mekke ve Medine deyince canından dişinden artıran bir millet, diğer yanda Mekke ve Medine'yi harap edenler. Yavuz Sultan Selim'den itibaren bütün sultanların neden kendilerini "Hâdimü'l-Harameyn" kabul ettiklerini ve bu uğurda neler neler yaptıklarını hatırladım..."
Sayfa 265Kitabı okudu
Reklam
“ Anlatırlar ki; Zeliha, Yusuf'u zindana attırdığı vakit onun ayrılığıyla ardından yanıp yakılmaya başlamış.Hem kendisinden ayırmış, hem hasretini çeker olmuş. Bu yüzden zaman zaman zindanı ziyarete gider, suretâ "Hükümlüm kaçmış olmasın!" diye kontrol eder, ama içten hasret giderirmiş. Eğer Yusuf'u uyurken bulursa hücresinin önünde bekler, seyreder, uyanık bulursa azarlar, böylece yüzüne bakarmış. Nihayet bir keresinde sesini de çok özlediğini fark etmiş ve bir köle çağırıp, "Hemen şimdi, Yusuf'u yere yık, adamakıllı kamçıla! Öyle vur ki ta uzaktan ah ettiğini duyayım." demiş. Köle emre itaate niyetlendiyse de Yusuf'un güzel yüzünü görünce kıyamamış. Hücrede bir post var imiş, onu yere sermiş ve başlamış vurmaya. Kölenin her kamçısında Yusuf mahsustan feryad etmekte, çığlık atmaktaymış. Zeliha ise bağırmaya devamda: "Daha hızlı vur, adamakıllı vur!" Nihayet köle Yusuf'a yalvarmış: "A güneş yüzlü, Zeliha gelir de sırtında kamçı izi göremezse şüphesiz beni öldürür. Omzunu aç, dişini sık, bir kerecik olsun kamçıya dayan!" Yusuf elbisesini sıyırmış. Köle öyle bir vuruşla vurmuş ki Yusuf yere kapaklanmış. Zeliha, bu sefer Yusuf'un ah edişini duyar duymaz bağırmış: "Yeteeer!.."
Günün her saatinde kitap okumakla meşgul.
Sayfa 106 - Kapı yayınlarıKitabı okuyor
Sevgiyi bir su farz et. Ona ulaşmak zevk, ayrı kalmak acı verir insana!..
984 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.