allah marangoz değildir; ama mozart'a altın bir piyano, napolyon'a çelik bir kılıç, iskender'e hayat suyu, ibrahim'e zemzem, adem'e havva, musa'ya asa, isa'ya incil, muhammed'e kur'an, hüsrev'e şirin, kaysere ihtişam, buda'ya nirvana, mehr'e mehrave, zerdüşt'e ateş, mani'ye erjeng(mani'nin kitabı), cahandel'e chapelle, ali'ye güzel hurmalıklar, rahibe mihrap, rüstem'e ışık, yazara kalem, okuyucuya kitap, yolcuya pasaport, yalnıza arkadaş, garibe vatan, nehre deniz, muma kelebek, mecnun'a leyla, insana çakmak taşı, mümine huri, abide cennet, susuza su, sarhoşa şarap, filozofa sofi gülü, tagore'a papağan ve bana koruyucu bir ruh verilmesini gerektiğini bilir! ey benim terbiye ettiğim kuş, yeşil papağanım, güzel uçan vahşi genç atmacam... ruhum, koruyucum!
Sayfa 358
Mecnun
Ben Mecnûn, Efendim Hilleli Mehmed Fuzulî'nin dizelerinde yaşayan köle... Çilek idim kazanlara attılar, kâğıt diye pazarlarda sattılar.Hücrelerim iki tomarı doldurmuştu, Bağdat çarşısında iki koyuna takas edildim ve kendimi Hilleli lirik şairin kulu bildim.Onun evinde aşkı tanıdım, sonra acıya alıştım, aşk mektebinde yıllar yılı Leylâ'yı çalıştım.Yazıldım kitap oldum; dile geldim, söyledim, hitap oldum. Ben Kays!... O muhteşem köle!... Ve sultanım Leylâaaaaaaaa!...
Reklam
 Bilmem sizin de dikkatinizi çekmiş midir; eskiden 'kahvehane' adı verilen yerlerde kahve içilir ve kitap okunur, ekseriya sohbet ile vakit geçirilirmiş. Belki bu yüzden olsa gerek, yakın geçmişte kahvehane adı yerine "kıraathane ( okumaevi, okuma salonu)" tabelaları görülmeye başlamıştı. Tezat şurada ki eskiden kahvehanelerde kahve içilip kitap okunurdu; şimdi kıraathanelerde bira içilip kumar oynanıyor. (Değerli araştırmacı Prof. Dr. Namık Açıkgöz kahvehaneler üzerine yakında yayınlanacak olan bir çalışma yapmıştı. Umuyorum bu değişimin sosyal yönü orada incelenmiştir.)
Kur'an, Hicaz Kent Barbarlığının Medeniyet'e kabuk değiştirişinin teoriye geçmiş açıklanışıdır. Başka deyişle, Komün'ün yukarı kent aşamasındayken tarihsel devrim sezileriyle kent kozasını delip, medeniyet kelebeği haline gelişinin, kutsallaşarak taşlara kazınmış, yazıya geçmiş anayasa, şeriat kurallarıdır-. Tektanrı dinini bu aşamada Hicaz Arapları içinde bir tek Muhammed yakalamıştı ama Hicaz Arapları o ruhu anlamakta ve Muhammed'in peşinde ordulaşmakta gecikmemişlerdi. Neden? Putataparlıktan sıkılmış olduklarından değildi. Tektanrı dinini temiz İbrahim dini (ilk ata dini) olarak muştulayan Muhammed'in sezdiğini kentdaşları da sezmiş ve o amaçlarda derlenivermişlerdi. O sezi, amaç şuydu: Irak, Mısır, Grek, Roma medeniyetleri çoktan imparatorlaşarak "EVRENSELLİK" ülküsünü tüm dünya barbarlarına bilmeden aşılamışlar. Bağımsız medeniyetleri bir tek medeniyet dünyasında derlemek ülküsü, İskender'e, Atilla'ya dek uzanır. Onların başaramadığını Bizans ve Acemler'de başaramayıp tersine bütün ticaret yollarını çökkünleşerek tıkamışlardır-. Tarihin kontenjanı, Hicaz Araplığını bu evrensellik ülküsüne Hz. İbrahim'den beri hazırlamakla geçti denebilir.
Bir kitap, saatlerce onunla konuşarak, sohbetinde zamanı unutarak sevilir. Hani uzun zaman ayrı kalınmış sevgiliye özlem duyuyormuş gibi; hani bizi irşat ve ihya hususunda kendisine muhtaç olduğumuz bir mürşide teslim olmuş gibi, hani yüzüne bakınca gönlümüzün aydınlandığı can dostlarımızı arıyormuş gibi; hani elimizden tutup bizi, bütün sıkıntılarımızı unutacağımız bir iklime götürecek rehberimize kavuşmuş gibi yüreklerimizi açtığımızda; evet işte o vakit bir kitabı gerçekten seviyoruz demektir.
Sayfa 286 - Kapı yayınları
"Ey Allah'ın elçisi! Seni hak din ve Kitap ile gönderen Allah'a yemin ederim ki hiç çekinmeden, hiç korkmadan oturup İslamı anlatmadığım bir küfür meclisi kalmayacak. Biz muhakkak ortaya çıkacağız. -HZ. Ömer
Reklam
856 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.