Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvî acıydı aşk; ve maddeyi manaya veren en cömert sancıydı. Ruhların çeşitli varlıklar arasında bölüştürülen süsüydü belki; belki ötelere yazılı yitirişlerin türküsüydü.
Gerçek âşık, ilk sevdiği son sevdiği olan, başka sevgi bilmeyen, üstelik bunu da gizli tutandır. Hani Leylâ'ya sormuşlar, "sen mi daha büyük âşıksın, yoksa Mecnun mu?" diye. "Elbette ben daha büyük âşığım!" diye cevap vermiş,
"Çünkü ben aşkımı kimseye söylemedim; o ise bir dağ delisi gibi davrandı, sevgimizi dillere düşürdü." Bu haliyle gerçi bülbül Mecnun'u temsil eder, ama asıl olan, sevdiğini kimsenin bilmediği âşıktır. Tıpkı birini sevdiği hâlde aşkında iffet gözeten ve onu gizli tutarak bu uğurda ölen kişinin şehit olarak öldüğünü dillendiren hadiste olduğu gibi.
Senedi zayıf olsa da hatta...