Peki ya gecede düşüm, günde hayalim olan sevgilinin elini tekrar hissedecek miydim?!.. Acaba hangi parçam, hangi kitapta yaşayacaktı? Deste deste dağılan varlığım acaba hangi yazı ile derlenip toplanacaktı, bilmiyordum. Bildiğim keskin bıçaklarla yontulmuş çift dilli kalemlerin bağrımı kanatmasına hazır olduğumda. Yazıcılar, sözlerini ve sözcüklerini hoyratça serpiştireceklerdi üzerime, canımın ne denli yandığını hissetmeden. Belki açık saçık resimler çizecek, belki efsaneler sayacaklardı olur olmaz. Acaba aşka dair satırlar da işlenecek miydi kalbime? Kervancının bir arkadaşıyla söyleşirken anlattığına göre Bağdat’ta en çok kutsal metinler yazılıyor muş kağıtlara. Acaba üzüntümü giderecek bir teselli cümlesi var mıydı o kitaplarda?
Sayfa 45 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Buna göre varlığa bürünmüş her şeyin bir ruhu, bir hayatı vardı. Tıpkı insanlar veya hayvanlar gibi bitkilerde cansız varlıklar da birer hayat sürüyor, yerküre topyekün nefes alıyor, yaşıyor ve yaşatıyordu. Toprakta hayat vardı, suda hayat vardı, ateşte ve havada hayat vardı. Hatta, hayat bunlardan ibaretti. Ben toprağın ve suyun çocuğu, ateşte nefes almış, serin esintilerden gıdalanmıştım. Varlığım bilgiyle yorulmus gibiydi.
Sayfa 42 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Anadolu
youtu.be/otlK2rKBFHc?si=...
Ahmed Arif
Ahmed Arif
Anadolu şiiri Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar, hamaklar, Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır, Anadoluyum ben,
"Ey sevgili! Hayli zamandır ben senim, sen de ben; biz iki bedende tek ruh, bir kabukta çifte bademiz, öyle iken sen ve ben diyerek arada ikilik çıkarmak aşkımıza yakışmaz!"
YENİ MEKÂN KONUR SOKAK Töre İdarehanesi Dündar Ağabey için çıkartılan özel sayının hazırlıkları Kızılay Konur sokakta Töre'nin yazıhanesinde hazırlanmış. Ankara'ya döndüğümde İbrahim ve Sadi ağabeyler de o büroya gidip gelmeye başlamıştı. Ben zaten sekiz aydır geceleri orada kalmaktaydım. Böylece Balgat ve Dışkapı'da yaşanan tuzlu maceralar kapanmıştı. Töre dergisi ve Devlet gazetesi temmuz ayından itibaren aynı mekânı kullanmaya başladılar. Bu iki derginin ortaklığında Töre-Devlet yayınevi kurulmuş, ilk kitabı da Necmettin Hacıeminoğlu'nun Milliyetçi Eğitim Sistemi olmuştu. İkinci kitap olarak Dündar ağabeyin yazılarının toparlanması ile Mesele oldu. Mesele'nin hazırlanması, yayını vs. tamamen Mahir'in gayretleri ile olmuştur. Konur sokağa gelişimizle birlikte Meriç Coşkun arkadaşımız da Orman Bakanlığındaki mesai saatleri dışındaki zamanını bizimle birlikte burada geçirmeye başlamıştı. Daktilo yazımı ve tashihlere yardımcı oluyordu. Töre dergisi Emine Işınsu sahipliğinde İskender Öksüz kontrolünde ve Mustafa Karapınar'ın büro yönetiminde çıkıyordu. Burada bir oda Emine Işınsu'ya, bir oda da Töre dergisine verildi. Bir oda Sadi Somuncuoğlu ve İbrahim Metin'e tahsis edildi. Sadi ağabey gazetenin genel yayın müdürlüğünü resmen üstlendi ve devamlı büroda bulunmaya başladı. Somuncuoğlu o dönemlerde ayrıca MHP Genel Sekreter Yardımcılığı görevini de sürdürmekteydi. Devlet'te çalışan olarak sadece ben vardım.
Ve elbette en güzel şarkı benimki olsun istedim. Dilimde nağmeler, kalbimde aşk… Her şeyi dikkatle izliyordum. Gül hakikati maddeden manaya, somuttan soyuta, müşahhastan mücerrede sirayet ediyor, zahir ile bâtın, kabuk ile öz, dış ile iç buluşuyor, dostum İbrahim’in ifadesiyle “Kâinatın en güzel gülü” nihayet kendisi oluyordu. Gözler kamaşarak, diller tutularak…
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.