Bir başka şekilde söylersek hilafet-saltanat sisteminden meşrutiyete, oradan cumhuriyete, İslâm Devleti'ne doğru hareket eden yeni Islam siyasî düşüncesi çizgisi bu aşamadan sonra iki ana kola ayrılmaktadır: kollardan biri daha seküler ve laik, daha liberal ve uzlaşmacı bir istikamete, Islam cumhuriyeti ve demokrasisine, oradan liberal (ilımlı-kültürel) İslâma doğru yol alırken diğer bir hattı da özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra daha "şeriatçı", daha dar/sade ve sıkı, daha katı, siyasî ve toplumsal talepleri yüksek, mücadeleci, cihadı-şehadeti öne çıkaran ve bunların beklenebilir bir neticesi olarak (dar mütecanisliği/homojenliği sağlamak için) dışlayıcı bir üslupla İslâm Radikalizmine doğru evrilecektir.
islam'da bilgi hareket içindir. Ilim amel içindir, akide hayat içindir, ve anında harekete dönüşmeyen bilginin günümüzde hiç bir değeri yoktur.
Reklam
Câhiliye insanlarının zaten soyut olanla/gayba imanla işi yoktu. Maddî olanı hayatlarının merkezine yerleştirip yüceltiyorlar veya isteklerinin girdabına kapılıp farkında olmadan nefislerinin arzularını ilâhlaştırıyorlardı. Çünkü akıllarını kullanmak istemiyorlardı. Kur'an onlara “...Yeryüzünü ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir. Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.” ¹ diyerek öldükten sonra diriltilmelerinin Allah için zor olmadığını söylüyordu. Kur'an, ölümden sonraki hayatı ölü yeryüzü teşbihi ile anlatarak, ikinci bir hayatın olabileceğini elle tutulur, gözle görülür bir resim hâlinde onların tahayyüllerine sunuyordu. Zihinlerindeki çizgisel şekilde ilerleyen ve onları yok oluşa mahkûm eden zaman düşüncesi, ölü yeryüzünün yağmurla dirilmesi şeklindeki bir benzetme ile döngüsel bir zaman düşüncesine çevriliyor, bu döngü, “Dönüşünüz ancak Rabbinizedir.” ² âyetiyle büsbütün derinlik kazanıyordu. 1. Hacc Sûresi, 5-6. ayetler 2. En'âm Sûres, 164. Ayet
Sayfa 328 - Diyanet İşleri BaşkanlığıKitabı okudu
İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ Türk Ülküsü'nün bu ikinci basımı, birincisine göre oldukça değisiktir. İlk basımdaki tarihe ve kalem mücadelesine ait yazılar bırakılmış, doğrudan doğruya ülkünün türlü konularını ilgilendiren yazılar alınmış ve bunlara yine ülkü ile ilgili yeni yazılar eklenmiştir. İlk basımda bulunup da ikinci basımda
CUM’A [YEREL GÜNDEM TOPLANTISI,KONGRE, KONFERANS, MİTİNG]
Cum’a sözcüğü, “toplanma” anlamındaki ج م ع [c-m-’a] kökünden gelir. Dilbilimcilerden A’meş الجمْعة [cum’a], Âsım ve Hicazlı dil bilimciler الجُمُعة [cumu’a] diye okurlar. Cum’a diye okumak Ukayloğulları lehçesine göredir. يوم الجمعة [YEVMU’L-CUM’A] Yevm [gün] ve cem’ [toplanma] sözcüklerinden oluşan yevmu’l-cum’a tamlaması, “toplanma günü,
Tüm kötülüklerin kaynağı, ıslâh edilmemiş nefste görüldüğü için; Mevlânâ’nın sülük anlayışında, içteki bu düşmanın hilelerinin farkına varılması, amel artırımından önceliklidir. Çünkü nefsin hilelerinden habersiz olan kişi, ne kadar iyi ve güzel amelde bulunsa da; ıslâh edilmemiş nefs, bu amellere kimi zaman riyâ, kimi zaman bir başka vâsıta ile müdahele ederek o ameli iptal edecektir. Bu nedenle Mevlânâ, nefsin hilelerinin araştırılmasının sâlik için amelden de öncelikli bir ödev olduğunu, ashâbın bu konudaki tutumlarını istişhâd ile belirtir. Ashâbın ince ve derin düşünceli olanlarının, amellerden ziyade amelleri geçersiz kılan nefsin hilelerine dair şeyleri araştırdıklarını söyler.(1) Mevlânâ’nın bu tutumunun, tasavvuf tarihinde amellerden ziyade, onları işlevsiz kılan riyâ vs. gibi husüsiyetler üzerinde duran melâmî(2)çizgiye yakın olduğunu söyleyebiliriz. 1.bkz.Mesnevi,c.1,b.366-70 2. Tasavvuf tarihindeki melâmet düşüncesi ve Melâmîlik hakkında geniş bilgi için“ bkz. Abdülbâki Gölpınarlı, Melâmîlik ve Melâmîler, İstanbul 1931, Ö. Rıza Doğrul, Islâm Tarihinde Ilk Melâmet, İstanbul 1950; Ali Bolat, Bir Tasavvuf Okulu“ Olarak Melametilik, İnsan Yay., İstanbul 2003.
Sayfa 276Kitabı okudu
Reklam
295 öğeden 281 ile 290 arasındakiler gösteriliyor.