Beytü'l Makdis,özellikle Kutsal Kaya civarı,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Mirac hadisesi ile son derece irtibatlıdır.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Mirac Gecesi uğramış olduğu mekânlar buralardır ve Mirac Gecesi cereyan eden hadiseler de bu mekânlarla ilişkilidir.Hz Muhammed sallallahu aleyhi
Ey Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v) şefaat yetkisini ve
yüksek dereceleri bahşeden
Allah’ım! Senden günahlarımı bağışlamanı, bütün ayıplarımı
örtmeni, beni cehennem
ateşinden kurtarmanı, rıza ve emniyetini, affını ve ihsanını
lütfetmeni diliyorum.
Yunus 18) <Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve “İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır.” diyorlar. De ki: “Siz, Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir.”.>
Ayrı not: Onlar putları şefaat mekanizması olarak gösteriyorlardı. Putlarla daha doğrusu müşriklerin tanıdığı Allah, yeryüzüne müdahale etmiyordu ve onların sesini duymuyordu. Ayrıca putlara karşı da bir kişileştirme yapıyorlardı. Daha doğrusu Allah’a bir kişileştirme yaptıkları için şirke farklı bir boyut kazandırıyorlardı.
Bir hadiste Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse İslam yolunda kırk yılımı geçirmişse Allah (c.c) o kişiden üç belayı def eder. Delilik, cüzzam ve baras (sedef) hastalıklarıdır. Elli yaşına ulaştığında o kişiye hesabı kolaylaştırır. Altmışa geldiğinde Allah o kişiyi hoşnut olduğu şeylere yöneltir. Yetmişe geldiğinde Allah (c.c) o kulu sevdiği gibi gök ehli de sever. Seksen yaşına geldiğinde o kulun iyiliklerini kabul eder, kötülüklerini affeder. Doksana geldiğinde onun geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar ve o kulu 'Allah'ın yeryüzündeki esiri' olarak isimlendirir ve o kişi ailesine şefaat eder." (Müsned/12866; Taberani, Mucemu'l Kebir, 21110)
الا لِمَنْ أَذنَ لَهُ Ancak kendisine şefaat için izin verilmiş olan kimse müstesna. Ki evvelâ, makam-ı Mahmud'da Muhammed Mustafa sallallahü aleyhivesellem, sonra alâ merâtebihim diğer Enbiyâ ve Melaike ve salihîn. حتى اذا فزع عن قلوبهم Yani izin verdiklerinin şefaati de birdenbire oluvermez. Mevkifte çok tevakkuf ederler, dehşetli korku, hâlecânlar içinde beklerler. O dereceye kadar beklerler ki, nihâyet kalblerinden o dehşet ve hâlecân giderildiği, yâni şefaate izin verildiği zaman şefaat bekleyenler şefaat eden şefaatcilerine قالوا derler: ماذا قال ربكم »Rabbımız ne söyledi?» Şefaatinizi kabul buyurdu mu? Şefaatciler de cevaben: قالوا الحق »Hakkı» derler. Yani «hakkı söyledi, hakkı ne ise, o olsun buyurdu>> derler. Binaenaleyh kâfirlere şefaat olmaz. وَلا يَشْفَعُونَ الا لمن ارتضى "...ve onlar onun rıza verdiği kimselerden başkasına şefaat etmezler. Enbiya-21/28.Mısdakınca yalnız Allah'ın razı olduğu mü'minlere şefaat ederler. وما أرْسَلْنَاكَ الأ كافة للناس Seni de başka değil, ancak bütün insanlara şamil bir risåletle rahmetimizin müjdecisi azabımızın habercisi gönderdik. Bu âyet de, Risâlet-i Muhammediyye'nin Arab ve gayr-i Arab bütün insanlara kâffeten ammü şamil olduğuna delîl olan âyetlerdendir.
Ya Resûlallah!
Senin; canınla, malınla yaptığın mücadeleyi, kelimelerle ifade etmekten bile aciz olan bizlere "ümmetim" diyecek misin " Hesap Gününde", Allah'ın huzurunda?
Senin davan için uykuları kaçmayan, rahatları bozulmayan, kalpleri titremeyen, Allah'a ve Resulü'ne karşı utançlarından ayaklarının dermanı kesilip yerlere yıkılmayan, senden görünüp, davan için hiçbir şey yapmayan, Müslüman olduklarını söyleyip bütün hayatlarını İslam'a zıt olarak tanzim eden bu insanlar, senin sancağın altına girmek isterlerse Mahşer Günü'nde onları nasıl takdim edeceksin Rabbine?
Sen ey Vahşi'ye ve Hind'e selâmet ihsân eden Yüce Peygamber! Mümin ölüp, sancağının altında haşrolunmak istiyoruz Ekber Allah'ın huzurunda.
Bize, bize rağmen şefaat et!
Zümer Suresi - 43-44 . Ayet Tefsiri
43: Yoksa onlar kendilerine Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “O şefaatçiler hiçbir şeye güç yetiremez, hiçbir şeyi kavrayamaz olsalar da mı?”
44: De ki: “Şefaat etme yetkisi bütünüyle Allah’a aittir; göklerin ve yerin hükümranlığı O’nun elindedir; sonunda kaçınılmaz olarak dönüp O’na varacaksınız.”
Biz çocukken yurtta bize Şehitlerin, ALLAH dostlarının şefaat yetkilerinin olduğu söylenirdi şimdi bakıyorumda Kuranda yeri olmayan hatta Kuranın zıttında bir söylem nasıl olurda Islamı baz alan bir kurumda var olabilir?
Peygamberimiz bile (S.A.V) belli bir noktadan sonra ileriye gidemiyor. En sevdiği kisiler iman etmediği icin malesef sinavda kalmış oluyorlar.
Kendini sırf müslüman olarak tanımlayıp her türlü pisliği yapan birisine dedesi hacı diye nasil sefaat gelebilir düsünün bakalim.
ISLAM DOGMATİK BİR İNANÇ DEĞİLDİR.
Vaktiniz varken okuyun ve kendi düşüncelerinizle ilerleyin anlamadığınız yerde sorarsanız sorun birilerine ama onlar sizin düsünceleriniz olmayacak kendini üstüne düsünün.
Günümüzde yeni nesil neden İslamdan uzaklaşıyor?
Kendini sadece müslüman olarak tanımlamış ama içlerinin boş olmasından dolayı daha felsefi bir cevap bile veremeyen ebebeynler yüzünden.
ALLAH'tan ilk ayet oku yani... olmasa daha beter olurduk.
Mektûbat-ı Rabbânî 44. Mektup
Bu mektup; Seyyid Nakip Şeyh Ferid Buhari’ye yazılmıştır.
44. MEKTUP
Konu: İnsanlığın Efendisi (s.a.v.) övme, onu doğrulayanın, ümmetin en hayırlısı, yalanlayanların ise, Ademoğlunun en şerlileri olduğu, Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in sünnetine tabi olmaya teşvik, hakkındadır. Dualar, selamlar ve
"Allah! O'ndan başka ilâh yoktur. O, diridir, ebediyyen diri olan, her şeyin sırrını ve hükmünü idare eden, yaratıkların rızkını temin eden, uyuklama ve uyku yakalamayan, Göklerde ve yerde bulunan her şeyi bilen, onların gizli ve açık her halini kuşatan, insanların ve cinlerin O'na müracaat edecekleri her hususta, izni olmaksızın kimse O'na şefaat edemez. O, insanların yaptıkları işleri ve yapacakları işleri bilir. O'nun ilmi, insanların kavrayabileceği kadarıyla değil, O'nun dilediği kadarıyladır. Gökleri ve yeri kaplayan Kürsü'sü, O'na ağır gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür." (Kur'an 2:255)