Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İsmet İnönü
Başıbozuk, sütsüzler toplanıyor, İsmet Paşa'ya da, partisine de veryansın ediyorlardı. Buysa insanlık değildi. Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı varsa, koskoca İsmet Paşa'nın neden olmasındı? Kurtarmış idi çan sesi dinlemekten, kavuşturmuş idi şükür ezan-ı Muhammedi'ye.
Sayfa 296 - Everest Yayınları 20. Baskı, Nisan 2013.Kitabı okudu
Atatürk'ün ardından
Sistem hiçbir soruna yol açmadan işledi. Anayasa gereği TBMM 11 Kasım günü toplandı ve Cumhurbaşkanı olarak İsmet İnönü'yü seçti. O sırada yurt dışında elçi olarak bulunan Yakup Kadri Karaosmanoğlu şöyle yazacaktı: " Yalnız düşmanlarımız değil, dostlarımız bile "O gidince ne yapacaksınız? ' diyorlardı. Bu endişenin sebebini Kemalist rejimin diktatörlüklerle karıştırılmış olmasında aramalıdır. Batan diktatörlükler şahsi idarelerdir ve başa geçen insanın kuvvetinden başka bir kanuna veya müesseseye dayanmadıkları için diktatörlerin ömrü ile birlikte nihayet bulurlar. Halbuki Atatürk bir diktatör değil, inkılapçı bir devlet kurucu idi."
Sayfa 646Kitabı okudu
Reklam
Bazı kesimlerin iyi okuması lazım...
Cumhurbaşkanı olarak Înönü, fevkalåde temkinli bir adamdır. Harp çıkmak üzeredir ve İsmet Paşa bir asker olarak harbin yıkıcılğını bildiğinden "Bizim para biriktirmemiz lazım" der ve devletin parasını harcamak istemez. Harp geldiğinde durumu idare eder, "Millet harpte aç kalmamalı" der, bu sefer de siloları doldurur ama neticede köylü aç kalır. Bu yüzden köylü Ínönüden nefret eder. Yıllar sonra bu konu hakkında İnönü, "Ben onları aç bıraktım ama babasız bırakmadım" demiştir.
Kadim dostu İsmet İnönü, 21 Kasım 1938’de Türk Milletine Beyannamesi’nde “Hakikatte yattığı yer, Türk Milletinin onun için aşk ve iftiharla dolu olan, kahraman ve vefalı göğsüdür” diye ifade etmiş duygularını.
1969 yılında İsmet İnönü, 1922 Ağustosunda askerî za ferden önce, Atatürk'ün devrim düşüncesinin bilinmediğini; ancak, 29 Ekim 1923 günü cumhuriyet ilânı ve 3 Mart 1924 günü hilafetin kaldırılmasından sonradır ki, geri dönüş yolu nun tümüyle kapandığını söylemiştir: "Şimdi zaferle İzmir'e gittiğimiz zaman herkes zafer neşesi ile
Mağrip bölgesi tarikatı olan Ticânîliğin Osmanlı devrinde Anadolu'da faaliyeti yoktur. Tekkelere, tasavvufa ve hatta İslâm'a düşman olan İsmet İnönü, adamı Kemal Pilavoğlu'na Türkiye'de bu tarikatın adıyla bir tekke kurdurur. 1950 seçimlerinde CHP'nin Ankara Milletvekili adayı olan Kemal Pilavoğlu bu sözde tarikatın sözde şeyhidir ve müritlerini Mustafa Kemal'in heykellerine saldırtır. Sıkıyönetim komutanlığı'nın 1972 tarihli raporunda bu hususta şu cümleler yazılıdır: "Liderleri Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Babür olan Ticânîlik, MAH tarafından kurulmuş istihbarat alınan bir tarikattır." Kurulma tarihi 1940'ların başı. Yani İnönü'nün "tek adamlık" rejiminin ilk yılları... Heykellere saldırtmanın gerisinde yatan sözde sebep, din. Ancak asıl amaç; rejimi sağlama almak ve rejim muhaliflerini kışkırtarak afişe etmek ve sonra da icabına bakmak.
Reklam
"Köylümüz, şehirlimiz, erimiz, generalimiz ne zaman kitabı kumanyasına ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş olur." - İsmet İnönü
Sayfa 146Kitabı okudu
Nitekim 1924 Teşkilat-ı Esasiye kanununun üçüncü maddesindeki "Devletin dini Din-i İslam'dır" ibaresi 10 Nisan 1928'de İsmet (İnönü) ve 120 milletvekilinin imzaladığı bir kanun teklifi ile çıkarıldı, yerine yeni bir hüküm konmadı. Bu yeterince cesur bir girişimdi ve 5 Şubat 1937 değişikliği ile aynı maddede; "Türkiye devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçı olduğu, resmi dilinin Türkçe ve başkentinin de Ankara olduğu" değişmez bir hüküm olarak belirtildi.
Abdullah Çatlı henüz doğmamıştı ancak niceleri, Millet Meclisine kadar uzanmış Türklük kavramlarının tartışıldığı yılları yaşıyordu: "Biz Türk'üz, Türkçü'yüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar, vicdan ve kültür meselesidir." diyen Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Büyük Millet Meclisi'nde yapmış olduğu konuşmada, Atatürk zamanında mahkum edilen aşırı sol görüşlü kişilerin, İsmet İnönü devrinde tekrar vazifeye alınıp mevzularda itibar görmelerini ve bu durumdan Türk halkının değerinden yararlandığını vurgulamak üzere mevzu ettiğini belirtiyordu. Bunun üzerine Orhun Mecmuası'nın sahibi Nihal Atsız, "Başvekil Saraçoğlu Şükrü'ye açık mektuplar" dizisini, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu, halka duyurmak amacıyla kaleme aldığını söylüyordu.
1961 seçimleri sonrasında:
Protokol, partiler nezdinde önemli bir panik yaratmış ve Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'ın girişimiyle parti önderleri Çankaya Köşk'üne çağrılmıştır. Çankaya Köşkünde yapılan top­lantıda; "MBK'nın emekliye sevk ettiği subayların görevlerine iade edilmemesi", "Yassıada'da mahkum edilen DP'lilere genel af çıkarıl­maması", "Cemal Gürsel'in Cumhurbaşkanı,İsmet İnönü'nün de Başbakan" olması şartıyla parlamenter demokrasinin devam edeceği kararı alınmıştırBu koşullar altında AP, CHP ile koalisyon kur­ mak durumunda kalmış ancak DP'nin ardılı olarak görünen AP'nin iktidara gelmesi, ordu içerisindeki rahatsızlıkları arttırmıştır.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.