Mustafa İsmet Başboğa

Mustafa İsmet Başboğa
@ismetbasboga
Muhacir/Vicdan ve merhamet kutbuna hicret ediyorum.
"Kısacası (hayata dair) asıl soru şudur: Daha iyi şeyler için arzum var mı yok mu? Eğer arzum yoksa tüm çabam boşunadır. Fakat arzumdan ve isteklerimden sorumlu olmadığım için, rüzgarın dilediği yönde estiği gibi, kendimi kısmetten ziyade kaderciliğe sürülmüş bulurum." der Payot. Bir sayfa sonra "arzu gerekli midir?" sorusuna güzel bir örnekle cevap verir. "Evet, arzu gereklidir; özgür olma arzusunun olmadığı yerde, özgürlük olmayacaktır."
Reklam
Modern yaşam koşullarının manevi dünyamızı sıfıra indirgeme ve zihinsel dikkat dağıtıcıları baş edilmesi zor bir düzeye çıkarma eğilimini de unutmamalı. İletişimin kolaylaşması, sık yapılan yolculuklar, dağlara veya denize gitme alışkanlığı, hepsi düşüncelerimizi dağıtıyor. Okumak için zaman bile yok. İnsanlar heyecan dolu ama aynı zamanda boş bir hayat yaşıyorlar. Günlük gazeteler, zihne verdikleri yapay heyecan, haber öğelerinin dikkati beş kıtadaki çeşitli olaylara çekmekteki mahareti, kitap okumayı birçok insan için sıkıcı bir şey haline getiriyor.
Bir seyyahla, onun çölde karşılaştığı yırtıcı hayvanları anlatan o şark masallarını kim bilmez ki. Seyyah, hayvandan kurtulmak için susuz bir kuyuya atar kendini. Orada, kuyunun dibinde bir ejderha görür. Onu yutmak için ağzını açmıştır. Yırtıcı hayvan tarafından parçalanmamak için yukarıya çıkmaya cesaret edemeyen, ama ejderha tarafından da yutulmamak için aşağıya atlayamayan bu zavallı, kuyunun duvar taşları arasında bir dalı yakalar ve ona sımsıkı tutunur. Elleri uyuşur ve az sonra, kendini her iki tarafta bekleyen felaketin kucağına düşeceğini hisseder, ama hâlâ sımsıkı yapışıp durmaktadır dala. O sırada bir beyaz, biri kara iki farenin onun tutunduğu dalın çevresinde dolaşıp dalı kemirmekte olduklarını görür. Bir kaç dakikası vardır. Dal kopacak ve o da canavarın ağzının içine düşecektir. Seyyah bunu görür ve kurtulma şansının olmadığını bilir. Ama havada debelendiği sürece, çevresine bakınmaktadır. Çalının yapraklarında bal damlaları görür. Dilini uzatıp bunu yalamaya koyulur. İşte ben de aynı, beni parçalamaya hazır olduğunu bildiğim halde, hayatın dallarına tutunuyorum ve bu azaba niye düştüğümü bir türlü aklım almıyor ve şimdiye kadar bana teselli vermiş balı emmeyi deniyorum. Ama bal bana tat vermez oldu artık; beyaz ve siyah fareler gece gündüz tutunduğum dalı kemirmekteler.

Reader Follow Recommendations

See All
Hayat, Gerçek ve Ölüm
Sokrates, kendini ölüme hazırlarken "Hayattan uzaklaştığımız ölçüde gerçeğe yaklaşırız" der. "Biz, hakikati sevenler hayatta neye koşarız? Bizler kendimizi vücuttan ve vücudun hayatından kaynaklanan her türlü beladan kurtarmaya uğraşırız. Eğer durum buysa, ölüm bize gelirken niçin sevinmeyelim?" "Bilge kişi hayatı boyunca ölümü arar, bu yüzden de ölüm ona korkunç gelmez."
Tam da dijital çağın bilgi-iletişim düzeyine uygun olarak tamamen yüzeysel tartışmalarla ama derin siyasi ayrılıklara düşerek ve kavga ederek geçirilen bu zaman, belki salt Batı teslimiyetçisi, ver kurtulcu, zama zaman İslam düşmanlığı yapan kesimler açısında çok önemli değildir. Ancak Müslüman olduğunu iddia eden şahısların bu tuzağa düşerek hiçbir derinlik izine rastlanmayan, basit ve geçici süreçler geçirmeleri, irfan yolculuğuna zarar vermekte, İslam inancı ile çelişmekte, onların Batıcılardan çok da değerli bir konuma yükselmelerine engel olmaktadır. Yani tam bir "al birini vur ötekine" durumu söz konusu olmaktadır.İddia sahipleri, bir an önce lafı bırakıp, sözün gereğini yapmaya başlamalıdır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Robotlar daha da insanlaşırken, irfanını ve ruhunu kaybeden insan acaba neye dönüşüyor?
Uzun vadede, pişman olduğumuz hatalar bir şeyi yapmaktan değil, yapmamaktan kaynaklanan hatalardır.Eğer her şeyi yeniden yapabilecek olsaydık birçoğumuz kendimizi daha az sansürler, fikirlerimizi, değerlerimizi daha çok ifade ederdik.
Adam Grant/Orjinaller kitabında John Jost'a ait olduğu söylenen şöyle bir cümle okudum az önce; "Paradoksal olarak, herhangi bir durumu sorgulama, karşı çıkma, reddetme ve değiştirmesi en az muhtemel olanlar, o durumdan en çok zarar görenlerdir."
En küçüğünden en büyüğüne Evren'i incelediğimizde kendi başına oluşması mümkün olmayan sayısız iz ve işaretle karşılaşırsınız. Oluşumuna engel olacak sayısız faktöre rağmen Evren'in ve yaşamın ortaya çıkması, başlı başına bir mucizedir. Evren'deki canlı cansız her şey, kendi içinde mükemmel bir uyum, ahenk ve güzellik sergilemektedir. Ancak bu güzellikleri görebilmek için sadece biyolojik anlamda görebilen gözlere sahip olmanız yeterli olmaz çoğu zaman. İnsanın sahip olduğu tüm bedensel uzuvlar ve imkanlar, Evren'deki oluşumlara tanıklık etmesi ve bu tanıklık sayesinde tüm bu oluşumları var edenin ilahi hikmetlerini takdir edebilmesi içindir. Zihnini bu gerçeğe kapatan kişi, farkında olmadan kendi eli ile gözlerinin üzerine tüm bu güzellikleri görüp takdir etmesine engel olacak bir perde indirir. Söz konusu bu manevi perdeler sebebiyledir ki en alim kabul edilenden en cahiline kadar sayısız insan bakar ama görmez.
Cemile Hala,Süreyya'nın dizine dokunuyor, en iyisini Allah bilir; demek ki böyle yazılmış, diyor. Babamın evinin damında uyuyorum. Baba tek önemli günahın hırsızlık olduğunu söylüyor. Yalan söylediğinde, bir insanın gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Rahim Han telefonda, bana yeniden iyi olmanın bir yolu vardır, diyor. Yeniden iyi biri olmak mümkün....
Sayfa 354Kitabı okudu
Reklam
Savaş ve Onur
Bunun üzerine Baba ayağa kalktı.Şimdi onun baldırına yapışma sırası bendeydi,ama Baba bir silkinişte elimden kurtuldu,bacağını çekti.İri gövdesi,ayışığını kapatmıştı. "Bu adama bir şey sormanı istiyorum,"dedi. Kerimle konuşuyor ama doğruca Rus askere bakıyordu. "Utanma duygusunun nerede olduğunu sor." İkisi konuştular. "Savaştayız, diyor.Savaşta utanma olmaz-mış." "Yanıldığını söyle.Savaş onuru ortadan kaldırmaz.Tam tersine,barış zamanından çok daha fazla onur gerektirir."
Sayfa 136Kitabı okudu
Donup kalmıştım. Bu kadar basit bir şeyi neden akıl edememiştim? Dudaklarım kıpırdadı, ama hiç ses çıkmadı.Aynı gece, hem yazmanın temel hedefinlerinden birini,ironiyi öğrenmiştim,hem de en büyük tuzaklarından birini: tutarsızlık.
Ey katı yürekliler, hastaların ağrıdan yataklarında acıyla kıvrandığı evlerin, talihsizlerin günlerini umutsuzca geçirdiği hapishanelerin, dilencilerin dilendiği kapıların, üzerinde yabancıların yattığı yolların, önünde dulların ve yetimlerin gözyaşı döktüğü mezarların bulunduğu köylere ve kentlere tepeden bakın.Burada tembellik, avarelik ve rahat içinde, tarlaları hasatının ve bağların üzümünün tadına vararak yaşıyorsunuz.Hasta olanı ve hapishanedekini ziyaret etmiyor; ne aç olanı doyuruyor, ne yabancıya kalacak yer veriyor ne de yas tutanın ferahlamasını sağlıyorsunuz.Hiç değilse elinizdekilerle tatmin olup,dedelerimizden yağmaladıklarınızla yetinseydiniz! Ellerinizi, başını uzatan bir yılan gibi uzatıyor, dulun emeğini sömürüyor, yaşlı çiftçinin deposunu soyuyorsunuz.
Hayatlarının büyük kısmını kalabalık şehirlerde geçirenler, Lübnan'ın ıssız yerlerindeki köylerde geçmişten bugüne süregelen yaşam hakkında fazla bilgi sahibi değillerdir.Modern medeniyetlere kapılarak sürüklenir dururuz kentlerde.Saflığı ve ruhsal temizliği, sade ve mutlu yaşayabilmek düşüncesini unutmuşuzdur ya da hep böyle söyleriz kendi kendimize.Başımızı kaldırıp bakıversek,Doğa Ana'nın tüm maneviyatını hissediyormuşuz gibi, hayatı da ilkbaharda tebessüm ederken, yaz güneşiyle uyuklayıp sonbaharda ekin biçerken ve kışın dinlenirken gözlemleyebiliriz oysa.Maddi refahlık açısından o köylülere göre daha zenginiz, ancak onlar bizden daha asil ruhlara sahipler.Biz çok ekeriz,biçtiğimiz ise hiçtir.Ama onlar ne ekerlerse onu biçerler.Bizler nefislerimizin köleleriyiz,onlar kanaatkarlıklarının çocukları.Bizim içtiğimiz su bile acıyla, umutsuzluklarla, korkuyla ve yıpranmışlıkla bulanıklaşmıştır.Onların içtiği yaşam saftır. Halil Cibran/Vadinin Perileri
Şiir/Şair
Kur'an'ımızın gündemine girmiş bir konudur şiir ve şair. İki ucu da sivri olduğu için Allah'a kullukta da kullanılabilir şeytanın hizmetinde de.Şairler cennete de girdi cehenneme de.Şiir,iki ucu sivri bir mızrak gibi durur.Her silah böyledir;mü'minin elinde cennet vizesi olur;kafirin elinde de cehennem ateşi olur, yakar sahibini.
Sayfa 126Kitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.