Sevkıyat! “Efendiler sevkıyata gidiyoruz!” Sevkıyat,ayrılık demekti. Sevkıyat, realiteyle göz göze gelmek,sevkıyat hakikatin suratımıza attığı tokat demekti. Artık İstanbul sokaklarındaki genç kızların hayranlık dolu bakışlarının romantik tesiri bitmiş,halkımızın yüreğinden yükselen muhabbet seli anılarda kalmış,ayrılık zamanı gelmişti. Sevkıyat! Aile ocağından,sevdiklerimizden,istikballe ilgili mesleki ve manevi hayallerimizden şimdilik ayrılıyorduk. Birbirimizden ayrılıyorduk.Bu eşsiz İstanbul’dan ayrılıyorduk. O güne kadar yapmayı sevdiğimiz,elimizde olduğu için değerini hiç düşünmeden kabullendiğimiz bütün nimetlerden ayrılıyorduk. Temiz çamaşır,sıcak yemek,İstanbul silüetinden ayrılıyorduk. Ayrılıyorduk işte... Hatta... hatta kollarımız,bacaklarımız ve gözlerimizden, belki de bu dünyadan ayrılıyorduk.
Gidiyorum ey koca istanbul! Kardeşliği ve eşitliği senin tımarhanenden ve hapishanende gördüm... Elveda ey gelin elbisesi giymiş kocakarı! Zehirli bala benzersin... Medeniyet elbisesi giymiş vahşi adama benzersin... Şeklime bakan seni ne kadar medeni görür. Ahlakın, zevk düşkünlüğün, kötü niyetinle o kadar vahşisin ki, seni düşündukçe 'riya' kelimesini hatırlıyorum...
Reklam
Bütün bu badire arasında Kalaba Köyü ile münasebetim de çok sıkı bir şekil aldı. Kadınları derede çamaşır yıkarken daima görürdüm. Bir tanesinin çok hasta bir çocuğu vardı. Kadın çok üzgündü. Dr. Adnan’a getirip göstermesini söyledim. Çocuk iyileşince bütün köy bize bağlandı. Aynı zamanda, köyde romana benzeyen bir vaka cereyan
Sayfa 181Kitabı okudu
Duru: Dünyanın en şık halteri. Ömer: Hüznümün üzerine ağırlık koymam lazım. Değil mi ama? Yani, vakitsiz bir gözyaşı olmasın diye muhtelif duygularımıza kas yapıyoruz. Duru: Sen çok acayipsin ya... Ömer: Ben şahin görünümlü serçe gibiyim. Yani, Peugeot motorlu vosvos gibi. İçim dışıma uymuyor ama her yere beraber gidiyoruz. Hatta seni bile aynı anda seviyoruz. Kapanması gereken defterler kapanır Duru. (Duru'nun baş harfi olan D'yi göğsüne dövme olarak kazıtmıştır. Orayı göstererek der ki): Seni şuraya işlemiş olmanın tafrası yeter bana. Yeditepe İstanbul
144 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Ocak ayı deyince insanın aklına birçok şey gelir. Yeni yılın başlangıcı, zemheri ayının bitişi, vergilere harçlara gelen zamlar… Benim aklıma bir de Uğur Mumcu’nun hayatını kaybettiği gün geliyor: 24 Ocak 1993. Bugün de tarihler yine 24 Ocak’ı gösteriyor. Sene ise 2020. 27 sene geçmiş aradan. 27 senede, neler olmadı ki bu ülkede? Post-modern
Bir Uzun Yürüyüş
Bir Uzun YürüyüşUğur Mumcu · Tekin Yayınevi · 1995128 okunma
99 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Barış Bıçakçı Aramızdaki en kısa mesafe Meraklı ve incelikler peşinden koşan bir çocuğun gözünden yazılmış; 80'lerde çocukluğunu, 90'larda ilk gençliğini geçirmiş olanların kendilerinden çok şey bulabilecekleri hikayeler bunlar. Bir okur olarak ve çocukluğumun 80'lerde,yetişkinliğimin 90'larda geçmesinden ötürü kendimden kent ve bir kaç şey
Aramızdaki En Kısa Mesafe
Aramızdaki En Kısa MesafeBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20203,449 okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.