Hikayeye göre, bir huruç harekatı için surları terk eden Bizans askerleri geri döndüklerinde kapıyı sürgülemeyi unuturlar.
O sırada Osmanlılar Edirnekapı'dan şehre girmeye çalışıyor, ancak bunu başaramıyorlardı. Osmanlı askerinin şehre girişi işte bu açık unutulan Kerkoporta'dan gerçekleşmişti; genel taarruzun yarattığı keşmekeş esnasında buradan sızan ufak Osmanlı birliği ni kimse fark etmeyecekti.
Peki, bu hikaye doğru mu? Ne yazık ki, hayır! İster Osmanlı ister Bizanslı ister Katolik olsunlar, kuşatmanın şahitlerinin hiçbiri açık bir kapıdan bahsetmiyor. Bu kitsch hikayeye sadece Dukas'ın eserinde rastlıyoruz; ancak, o da kuşatma esnasında İstanbul'da değildi. Kısacası, fethin üzerinden zaman geçtikten sonra halk arasında yayılmış bir efsaneyi aktarıyor ya da edebi bir motifi tekrarlıyor olabilir ki, Emecen, Dukas'ın anlattıklarıyla Arap kuşatmaları sırasında geçen bir başka "açık kapı" hikayesi arasındaki benzerliğe de dikkat çekmiştir.