Lirik bir inceleme olsun bari. Şahsen benim ihtiyacım varmış.
Musil’in Niteliksiz Adam’ını okuyorum bu aralar. Nasıl bir zorlanma, anlatamam. Ama okuyacağım. Çünkü ben Musil’i çok seviyorum. Darlandım ya, nefes almak için araya Mustafa Kutlu’yu soktum. Onun Uzun hikaye’sini. Ah ne iyi etmişim. Bu bir masal ki! Ne kadar da bir masala ihtiyacım
Olmaktan korktuğum yerdeyim. Kendimden kaçmaya başladığım zamanlardayım. Olur olmadık anlarda dolan gözlerimi gülerken kısılan gözlerime değişiyorum. Sanırım yeni yeni büyüyorum. Beni sevmeyen, kıran, yoran tüm her şeyden uzaklaşmayı geç de olsa öğreniyorum. Nasıl oldu da öğrendin diyeceksiniz belki de yanıtlayayım, aynanın karşısına geçip
Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?
___
Hikâyelerimin hepsi kafamda. Hepsini çok iyi hatırlıyorum. Henüz hepsini yazmış olmayabilirim. Şimdi bazı geceler, eski alışkanlığımla, geceyarısı Son günlerde istasyon şefini de nedense ortalarda göremiyorum, izinli olduğunu sanıyorum - çünkü yıllardır hiç tatil yapmamıştı. Onun elbiseleri de şimdi benim üzerimde. Giderken yerine beni bırakmış olmalı. Trenler de nedense uğramıyor. Neyse, bunlar önemsiz ayrıntılar.
Korkuyorum. Çünkü buradan gitmek istiyorum. Bakkal daha veresiyeyi kesmedi. Fakat bu durum artık bir süre daha bile süremez. Bakkaldan utandığım için soramadım, bir zamanlar -bir süre önce- aynı çekingenlik yüzünden kundura tamircisine de soramamıştım: Bir mektup yazmak istiyordum, ama adres bilmiyordum. Yani hiçbir adres bilmiyordum. Buna inanmazlardı, bunun için utanıyordum. Bana herhangi bir adres söyler misiniz? diyemezdim. Oysa herhangi bir adres yeterliydi benim için. Bir zorluk daha vardı o zamanlar. Şimdi de var - yani bir süre geçtiği halde. Kendi adresimi de bu mektupta yazmak sorunu beni düşündürüyor. Bu hikâyemi, ekspres ya da posta treni artık -belki de sadece belirli bir süre için- geçmediği halde, bir yolunu bularak okuyucularıma -artık müşterim kalmadı- iletebilsem bile, nerede bulunduğumu nasıl anlatacağım? Bu sorun da beni düşündürüyor. Ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, ona durmadan anlatmak, nerede olduğumu bildirmek istiyorum.
ÇÜŞ ORHAN ÇÜŞ!!!
Çüş, hatta yuh veya oha ama Murat Bardakçı’nın dediğinin tam tersi manasında, her kitabında aklındaki düşünceleri, görüşleri yazmaya cesaret ettiğin ve 301’den yargılanmana rağmen hala cesaretinle olanı olduğu gibi bu kitabında yazdığın için, hakaret seviyesinde gelen eleştirilere edebiyatınla cevap verdiğin için ve her bir
Kimsesiz bir şehir de
Tek başına bir park bankında
Saatlece seni bekledim
Her kuş cıvıltısında seni andım
Her yüzümü okşayan rüzgarda kokunu aldım
Sensizliği doldurdum cigerlerime
Sensizlikte kaçıncı sigaram
Kaç saat geçti
Kaç gün
Kaç ay
Kaç Yıl geçti fısıldasana bana
Anlat bana yokluğunda
Hangi şarkılar seni bana getirecek
Hangi Şiirler
Hangi yaşlının
Dilindeki muradım olacaksın
Hangi sayfalar beni sana anlatacak
Hangi yolculuk beni sana getirecek
Hangi istasyon da senden yüzler göreceğim...
recep_y21
Düşler ve tarih inilecek son istasyon
Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok
1862 yılında otuz iki yaşındaki Lev Tolstoy, henüz on sekizindeki Sonya Behrs ile evlenmeden birkaç gün önce aralarında hiçbir sır olmaması gerektiğine karar verdi. Bu kararın bir parçası olarak günlüklerini ona okuttu ve genç kızın hem ağlaması hem de oldukça kızması onu çok şaşırttı. Günlüklerine eski aşk ilişkilerini yazarken yakında yaşayan
Gitsem de her yerde biraz vardır.
Hatırda zamansız bir plak.
Bir otel kapısı, biraz istasyon.
Vardır o seninle birlikte olmak.
Buluşur çok uzaktan ellerimiz. Ve nasıl göz gözeyiz ansızın bir infilak..