Padişaha ve çevresine bu yakınlık başlarına iş de açtı: Tahir Bey'in rütbesi İttihatçılar tarafından dü­şürüldü ve emekli edildi. Padişah tarafından "bila­ bedel" verilen -Kemal Tahir'in de doğduğu- ev de elinden alınacakken Tahir Bey, evi İttihatçılardan "satın alarak" kurtardı.
İslâmcıların siyasî görüşleri ve rejim arayışları ile Abdülhamit'in siyaset etme biçimi ve ayakta tutmak istediği siyasî gelenekler büyük ölçüde çatışıyordu. İslâmcılar İttihatçılar gibi devletin ve dinin bekası için hemen meşrutiyet ve hürriyet istiyorlardı, Sultan ise zamana yaymak istediği meşrutî idare içinde hilafet-saltanat sistemini
Sayfa 340Kitabı okudu
Reklam
Mustafa Kemal'in, Kurtuluş Savaşı'nda beraber mücadele verdiği arkadaşlarından çoğu ile yollarının ayrılmasına neden olan önemli olay, 1926'da İzmir'de yaşanan suikast girişimidir. Bunun ardından siyasal tasfiyeye gidilir. Bu tasfiyede sadece suikastın perde arkasındakilerin bir kısmı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası üyesidir. Bir kısmı ise, 1923'te eski Maliye Bakanı Cavit Bey'in evinde toplanıp İttihat ve Terakki'yi canlandırmayı kararlaştıran eski İttihatçılar ve hilafetin kaldırılmasından sonra Mustafa Kemal'le yollarını ayırıp, Kâzım Karabekir liderliğinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nda siyaset yapmaya başlayanlardır. Bunlar Mustafa Kemal'in eski yol arkadaşlarıdır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşunda, Rauf Bey ve Kazım Karabekir, Mustafa Kemal'in hilafetin kaldırılması gibi reformları kendilerine danışmamasını ağır şekilde eleştirmeye başlarlar. Bunun karşılığında 1925'teki Şeyh Sait Ayaklanması gerekçesiyle çıkarılan Takrir-i Sükün Yasası ile muhalif basındaki muhafazakâr, liberal ve solcu gazeteler ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılır.
İttihatçılar vatanseverdi, bu onların hem gücüydü hem de hatalarının bir nedeni…
Sayfa 18 - Kronik KitapKitabı okuyor
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'na girerken, harbin neticeleri her ne olursa olsun daha zor şartlarla karşı karşıya kalınacağı farkedilmiş ve bu istikamette bazı tedbirler düşünülmüştü. Bunlardan biri, harp sonrasında İstanbul merkezli bir mücadelenin yürütülmesi imkânsız hale gelirse Anadolu'da müstakil ve kendinden gibi gözüken insan
Sayfa 204Kitabı okudu
İngilizler, İran'da tarihte misli görülmemiş bir imtiyaz elde ettikten sonra, ''Petrol İmparator''luklarının hudutlarını genişletmek için sarfettikleri gayreti, Osmanlı İmparatorluğu hudutları içerisinde teksif ettiler. İngiliz Petrol İmparatorluğunu kuran Sir Henry Deterding, Osmanlı İmparatorluğu hudutları içerisinde
Sayfa 103 - Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1969Kitabı okuyor
Reklam
Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesinden sonra göreve gelen Kâmil Paşa hükümeti döneminde savaşta ağır yenilgiler yaşanmış; Edirne düşmüş, Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlemişti. İttihatçılar, kabineyi görevinden uzaklaştırmak amacıyla Babıâli Baskını'nı düzenlediler.
Sayfa 4 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Babıali Baskını
...Ama nice zamandır iktidar dışı kalan ittihatçılar, henüz genç insanlardılar. Son bir talih denemesine gidebilirlerdi. İktidar ise artık güçsüzdü, iktidar sokakta yatıyor gibiydi. Kaybedecek ne vardı ki ?
İttihatçılar
Alman Kayzeri’nin yanında hazır olda duran bu zevat, kendi hükümdarlarından bu hürmeti esirgemişlerdi.
Mustafa Kemal, bütün Milli Mücade- le boyunca, kendilerine karşı her zaman biraz güvensizlik beslediği Ittihatçı- larla işbirliğini fazla ileri götürmekten çekinmiştir. Ancak, bu işbirliğini büs- bütün reddetmesi de mümkün değildi. Çünkü çok yerde, direniş yuvalarının çekirdeğini ittihatçılar kurmuşlardı. Öte yandan, aralarında gerçek yurtseverlerin de bulunduğu inkâr edilemezdi. Kemalist Devrim böylece doğmuş oluyordu. istanbul'da bunu tasarlamış olan dört arkadaş şimdi Amasya'da bir "Bağımsızlık Bildirisi" kaleme almak için buluşmuşlardı...
Sayfa 209 - Altın KitaplarKitabı okuyor
Reklam
İttihatçılar başlangıçta, Batı devletlerinin sempatisine ve yardımına güveniyorIardı. Fakat gördüler ki, Avrupa yüksek politikası imparatorluğu parçalamakta kararlıdır ve bunun için kendi aralarında bölme antlaşmaları yapmaktadır. Hatta Türkiye'nin kalkınması için ilk şart olan kapitülasyonların kaldırılmasını tartışmaya dahi yanaşmamaktadırlar, o zaman bu çıkmazdan kurtulmak için Abdülhamid gibi onlar da Almanya ile sıkı bir iş birliği yapmaktan başka çare görememiştir. Almanlar, 1913'te Türk hükümetinin daveti üzerine Liman von Sanders'ı bir askeri heyet ile Türk ordusunu yeniden düzenlemek üzere İstanbul'a gönderdiler.
Sayfa 65
Yemen ve Asîr’deyse valiler, mebusları İttihatçılar arasından tayin ederlerdi. Kelimeyi bilhassa kullanıyorum, çünkü görünürde seçim olmasına rağmen aslında bu bir tayindi. Gördüğüm kadarıyla sürekli çıkartılan yeni kanunlar, yöneten unsurun yani Türklerin lehineydi. Böylece Türklerin diğerleri üzerine hâkimiyet kurmaları ve devletin eski düzeni sırasında diğer unsurların sahip oldukları hakları gasp etmeleri sağlanıyordu.
Mebusluktan söz açılmışken biraz da parlamenter yönetimden bahsedeyim. Parlamenter yönetim, milletin millet adına yönetilmesi demektir. Devletin başında kral veya cum­hurbaşkanı bulunsa da, bu şahıs doğrudan devleti yönetemez yahut istibdat veya diktatörlük uygulayamaz. Aksine, anaya­saya bağlı parlamenter yönetime riayet eder. Devlet başkanı- nın görevi, parlamentoda çoğunluğu sağlayan partinin başkanına hükümeti kurma görevi vermektir. Hükümet, meclis tarafından önceden veya yeni onaylanan kanunlara uygun biçimde ülkeyi yönetir. Osmanlı’da meclis üyeleri, bütün milletlerden seçilirdi. İtti­hat ve Terakki Partisi mebus olmasını uygun gördüğü kişileri belirler, hükümet de vali ve mutasarrıfları kullanıp seçimlere müdahale ederek bu şahısların seçilmesini sağlardı. Çok şükür ki Hicaz bölgesindeki seçimlere hiçbir şekilde etki edemiyor­lardı. Yemen ve Asîr’deyse valiler, mebusları İttihatçılar arasın­dan tayin ederlerdi. Kelimeyi bilhassa kullanıyorum, çünkü görünürde seçim olmasına rağmen aslında bu bir tayindi.
İttihatçılar teşkilatçıydılar, orduyu modernleştirdiler, Türkiye modernleşmesini daha ileri götürdüler. Fakat müthiş hatalar yaptılar ve imanları zannedildiği kadar kuvvetli değildi. Biz millet olarak devlet adamından çok büyük iman beklemeyiz, gerçeği tanıması yeterlidir. Mesela bir devlet adamının, "Harb'e girmezsek bizi yerler" diye paniğe kapılmaması gerekir. İttihatçılar orduyu da modernleştirmiş oldukları için beklemeleri ve saldırıya uğrarlarsa saldırmaları gerekirdi. İlla ki bir tarafa katılmanın manası olmadığı gibi Almanya gibi zayıf kalan bir kuvvetle ittifak etmek çok lüzumsuzdu.
Sabah!!!
Bab-ı Ali baskınından sonra, "Sabah" birdenbire dilini değiştirmiş ve İttihatçılar'ın tarafına geçmişti.
Sayfa 48
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.