Birinci Bölüm II
Doğduğunu herhalde annesinden başka kimse fark etmemiştir; yaşadığını da pek az kimse bilir; fakat ölümünü kimse fark etmeyecek, öldüğüne kimse sevinmeyecek, kimse acımayacaktır.Onun düşmanı,dostu yoktur.Yalnızca birçok tanıdığı vardır.Belki bu silik kişinin yalnız cenazesi bir ilgi uyandıracak, yolda adamın biri saygı ile durup selamlayacak, belki başka bir meraklı da cenazenin önüne koşacak, ölenin adını soracak ve hemen unutacak.
Sayfa 36 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Birinci Bölüm VIII
Yarım kalmış bir adam olduğunu, ruh güçlerinin gelişmeden kaldığını,hayatına bir ağırlığın çöktüğünü düşündükçe içi parçalanıyordu.Başkalarının zengin, hareketli hayatını kıskanıyor; kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık,zavallı bir keçiyolu gibi görüyordu. İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu.İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı.Ama öyle derinlerde kalmış,üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı.Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu.Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı... Düştüğü ıssız ve vahşi ormandan kurtulup da doğru yola çıkması imkânsız görünüyor; çevresindeki ve gönlündeki orman gittikçe sıklaşıyor, karanlıklaşıyor;dar geçitler kapandıkça kapanıyordu;zekâsındaki uyanıklık gittikçe azalıyor ve artık içindeki sönmüş güçleri bir an için uydandırabiliyordu.Düşünme ve isteme gücü çoktan ve belki de umutsuz olarak felce uğramıştı.
Sayfa 115 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ştolts içini çekip biraz daldıktan sonra: - Zekaca kimseden aşağı değildi, dedi. Tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir insandı ama hiçbir şey yapmadı. - Niçin? Ne yüzden? -Ne yüzden mi?... Oblomovluk! - Oblomovluk mu? O da ne demek?
Sayfa 619Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.