Mehmet Eroğlu’nu ilk kez okudum, yorumlarda okuduğum kadarıyla, benim de çok alıcısı olmadığım, okumaktan şok izlemeyi tercih edebileceğim polisiye türünün yazarı değilmiş, hatta yazarı bu kitaplarını okuyunca şaşıran okurlar mevcut. Nedendir bilinmez, kitabın adı ilgimi çekti: “İyi Adamın On Günü.”
Eroğlu, Sadık isimli karısından kazık yemiş, hapse girmiş ve avukatlık lisansını kaybetmiş bir karakterle bizi hikayesine dahil ediyor. Sadık, “Tevfik” isimli kayıp bir genci bulması için Maide isimli bir arkadaşının kendisine ricada, -elbette para teklifinde- bulunması üzerine bu maceraya atılıyor.
Sadık karakteri, bol bol varoluş sancısı çeken, her anı ve durumun uzunluğunu ölçmek için içinden saniyelerle sayan ilginç bir karakter. Çok sevmedim diyemem, lâkin kitap oldukça “cinsiyetçi küfürler” içeriyor. Şahsen okurken oldukça rahatsız etti. Dişlerimi sıkıp okumaya devam ettim neyseki… Dostoyevski’nin “Budala” ve “Karamazov Kardeşler”deki karakterlerden epeyce bir sözünü geçiriyor anlatıda. Takdir ettiğim bir yönü de, isimleri geçen roman karakterlerinin hepsinin altına dipnot düşmüş olması, bu sayede araştırmaya gerek kalmadan öğreniyorsunuz göndermeyi.
Uzun sözün kısası, eh diyebileceğim bir kitaptı. Edebi değerden yoksun olduğu aşikar, sonuçta polisiye. Netflix’in filme uyarlamasında Nejat İşler oynamış. Henüz izlemesem de, “güzel seçim” diyebilirim Sadık için. Bütün düğümlerin finalde çözüldüğünü söyleyeyim. Can sıkıntınız varsa, reading slump’a da yakalandıysanız tercih edebilirsiniz.