Bildiğim en mutlu anlarımdan biri, bir topluluktan ayrılıp arabama oturduğum, kapısını kapatıp anahtarı soktuktan sonra, sigaramı arabanın çakmağıyla yakıp sonra anahtarı çevirip ayağımı gaza bastığım andır; insanlar bana yorgunluk verir, erkekler de.
Neşeli olmaya gelince; bunu önemsemem dediğim gibi.
İnsan bazen yumuşuyor ama sonra gene toparlıyor kendini. Yorgunluk işaretleri!
Çelikteki gibi. Duygulanmak, saptadım bunu, yorgunluk işaretidir, başka bir şey değil, hiç değilse bende böyle bu.
İnsan gevşiyor! O zamanlar mektuplar yazmanın bile yararı yok yalnız olmamak için.
Hiçbir şey değişmiyor; sonra insan tek başına evde kendi ayak seslerini duyuyor.
... Bütün bunlar acıklı değil, yorucu yalnız: İnsan kendi kendine iyi geceler dileyemez.
"Avrupa'da, bir zamanlar Tanrı'nın varolduğu insan bilincinde, büyüyen bir boşluk yar. Bu kuru yalnızlığı Nietzche'nin kahramanca ateizminden oldukça farklı olarak ilk tanımlayan insanlardan birisi Thomas Hardy'ydi. 'Karanlıktaki Ardıçkuşu'nda, 30 Aralık 1900'de, yirminci yüzyıl sona ererken yazılmış, yaşamın anlamı içinde artık bir inanç
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
fakat insanlar mutlu ve neşeliyken o kadar güzeller ki! kalpleri öylesine sevgiyle dolu ki! sanki kalplerinin içindekileri başka bir insanın kalbine dökmek istiyorlar, sanki tüm dünyanın neşeli olmasını ve onlarla birlikte gülmesini istiyorlar. bu mutluluk gerçekten bulaşıcı. dün sözlerinde mutluluk, kalbinde bana karşı büyük bir kibarlık vardı. bana nazik, hoş davranmak için çok çabaladı, kalbimi öylesine teselli edip yatıştırdı. ah, bir kadın mutluyken insana çok iyi davranabiliyor!