More'nin Ütopyasının bazı özellikleri
Adada elli dört kent bulunuyor, bunların hepsi çok geniş ve muhteşem. Dilleri, adetleri, kurumları ve yasaları birbirinin aynısı. Her bir çiftlik evinde kadını erkeği en az kırk kişi yaşar, ayrıca boğaz tokluğuna çalışan iki de köle. Evin hanımı ve beyi bütün ev halkından sorumludur, bunlar gayet ağırbaşlı ve olgun insanlardır. özel mülkiyet
Yürürken şarkı söylüyordum çünkü mutlu olduğumda mutlaka bir şeyler mırıldanırım kendi kendime, ne bir dostu ne iyi bir tanıdığı olan, mutluluk anlarında bu mutluluğu paylaşacak kimsesi olmayan bütün mutlu insanlar gibi.
Reklam
İnsanlar mutlu ve neşeliyken o kadar güzeller ki! Kalpleri öylesine sevgiyle dolu ki! Sanki kalplerinin içindekileri başka bir insanın kalbine dökmek istiyorlar, sanki tüm dünyanın neşeli olmasını ve onlarla birlikte gülmesini istiyorlar. Bu mutluluk oldukça bulaşıcı! Dün sözlerinde mutluluk, kalbinde bana karşı büyük bir kibarlık vardı. Bana nazik, hoş davranmak için çok çabaladı, kalbimi öylesine teselli edip yatıştırdı! Ah, bir kadın mutluyken insana çok iyi davranabiliyor! Ve ben? Ben tamamen aldanmıştım. Sandım ki o... Fakat bunu nasıl düşünebilirdim? Hiçbir şey bana ait değilken, her şey başkası tarafından alınmışken nasıl bu kadar kör olabilirdim? Samimiliği, o kaygılı hali, aşkı... Evet bana karşı sergilediği aşk başka biriyle buluşma düşüncesinin yarattığı mutluluğun dışavurumuydu, kendi mutluluğunu bana da zorla aşılama arzusuydu. O adam gelmediğinde, boşu boşuna beklediğimizde suratını astı, cesareti kırıldı, panikledi. Hareketleri, sözcükleri canlılığını, nüktedanlığını, mutluluğunu kaybediyordu. Ve tuhaf olan beni mutlu etmek için iki katı kaygılanıyor gibi görünmesiydi, sanki kendisi için çok derinden istediği, fakat asla sahip olamayacağından korktuğu şeyi bana vermek için içgüdüsel bir arzuyla hareket ediyordu. Nastenka'm o kadar endişeli ve o kadar kederli bir dehşet içindeydi ki en sonunda ona âşık olduğumu anlamış gibi görünüyordu, mutsuz aşkıma acıyormuş gibiydi. Bu hep böyledir; mutsuz olduğumuzda diğerlerinin mutsuzluğunu daha güçlü hissederiz, duygularımız yıkılmaz, bunun yerine yoğunlaşır...
Sayfa 74 - Ren YayıncılıkKitabı okudu
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
ROMEO Konuşuyor. Ey parlak melek, konuş yine! Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye; Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde, Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi. Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında, Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla Öylece bakıyorum ben sana. JULİET Ah, Romeo,
Kolektivizm Yüzyılımızın tanrısı bu değil mi?
***** Evet, hep onu öyledim. Açıkça ve net biçimde. Sen duyamamışsan suç bende değil. Duyabilirdin tabii ama duymayı istemedin. Benim açımdan,bu, sağırlıktan da güvenli. Yönetmek istiyorum dedim hep. Ruhani atalarım gibi ama ben onlardan şanslıyım. Onların çabalarının meyveleri bana miras kalmış durumda. Büyük rüyayı gerçekleşmiş görmek de bana
Sayfa 903 - 903-911Kitabı okudu
Reklam
Turgut'un vedası... "Bitmiyoruz, ürkme sevgilim. İçimde tam da tanımına uygun bir acı var. Belki de bir türlü ne kendime ne de sana yaşatamadığım baharların sitemi bu hastalık. Cezamı çekiyorum. Var oluşuma yeteri kadar hizmet edemediğim, bizim için yaratılan dünya nimetlerinden olması gerektiği kadar faydalanmadığım için her biri
Sayfa 329Kitabı okudu
Bildiğim en mutlu anlarımdan biri, bir topluluktan ayrılıp arabama oturduğum, kapısı­nı kapatıp anahtarı soktuktan sonra, sigaramı arabanın çakmağıyla yakıp sonra anahtarı çevirip ayağımı gaza bastığım andır; insanlar bana yorgunluk verir, erkekler de. Neşeli olmaya gelince; bunu önemsemem dediğim gibi. İnsan bazen yumuşuyor ama sonra gene toparlıyor kendini. Yorgunluk işaretleri! Çelikteki gibi. Duygulan­mak, saptadım bunu, yorgunluk işaretidir, başka bir şey değil, hiç değilse bende böyle bu. İnsan gevşiyor! O za­manlar mektuplar yazmanın bile yararı yok yalnız olma­mak için. Hiçbir şey değişmiyor; sonra insan tek başına evde kendi ayak seslerini duyuyor. ... Bütün bunlar acıklı değil, yorucu yalnız: İnsan kendi kendine iyi geceler dileyemez.
Sayfa 100 - Can YayınlarıKitabı okudu
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Sebebi her ne olursa olsun hiçbir şeyin göründüğü gibi olmamasından yıldım. Kızılderililerde Yıl sözcüğü aynı zamanda Dünya anlamına da gelirmiş. Birinin bitişi diğerinin de dönüşünü simgelermiş. Yıl bitti demek yerine Dünya geçti derlermiş örneğin. Ben genel olarak dünya geçti diye düşünüyorum, buna tahmin edemeyeceğin kadar üzülüyorum.. Oysa
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.