Kötümser olmak iyimser olmaktan yeğdi, zira dünya haksızlıklarla dolu bir yerdi.
1 Mayıs 1994 Yine AZİZ NESİN GÜNLÜĞÜNDEN
🌀Ne iyimser ol, ne kötümser ol ; gerçekci ol Her ikisi de dolandırıcılıktır Kendini ve halkı dolandıran 1 Mayıs 1994
Reklam
Zeki, entellektüel ama kötümser insanların başarısını engelleyen şey, "gerçekçi ve akılcı olacağım" kaygısıyla, iyimser ve değiştirilebilir ihtimallere yeterince yoğunlaşmayıp eylemsizliğe düşmeleridir.
540 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 57 days
Bu eser Sylvia Plath'in hem kafasındaki düşüncelerle hem de depresyonla olan mücadelesini anlatıyor. İç dünyası, hayata ve insanlara olan bakış açısı karmaşık, bazen fazla kötümser bazen de fazla iyimser olan bu gelgitli halleri çoğunlukla onu umutsuzluğa sürüklemiş. Tek isteği kafasındaki sesleri eserlerine aktarmaktı ancak bu mücadelesi o kadar da kolay olmamış. Uzun dönemler şiirleri, düz yazıları geri çevrilmiş bu nedenle de yazma hevesi kırılmış. Ne olursa olsun hayata, eşine olan inancını kaybetmemiş. Ben onun romantik, depresif , şairane tarzını çok seviyorum. Kitabı okurken onun düşüncelerinin çoğuna hayran kaldım. En sevdiğimde duygularını derinlemesine ve en ince ayrıntısına kadar anlatmasıdır. Bu tarz kitapları okumanın bana en büyük katkısının duygularımı ve düşüncelerimi daha iyi ifade etmem olduğunu düşünüyorum. Çünkü duygularımız soyut olduğu için onları anlatırken somut betimlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Sylvia'nın yaşadığı buhranı net anlatması bizim onu daha iyi anlamamızı sağlıyor. Kendisini sevdiğim için sanırım okurken çoğu bölümlerde gözlerim doldu. Keşke demenin bir anlamı yok ama yine de diyeceğim... Keşke uzun yıllar yaşayıp bize çok güzel eserler verseydi. Eğer kendisini daha yakından tanımak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Günlükler
GünlüklerSylvia Plath · Kırmızı Kedi · 20141,067 okunma
"Kötümser, yalnız tüneli görür; iyimser, tünelin sonundaki ışığı görür; gerçekçi, tünel ile birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür." *J. Harris*
Seçimden sonra
Heyecanların başıboş akışına kendimizi kaptırmak yerine aklımızı başımızda tutarak olan biteni kavramaya çalışırsak gereksiz savrulmalardan kendimizi korumuş oluruz. Nelerin değiştiğini, nelerin aynı kaldığını ve hangi yönde değişmenin mümkün olduğunu aydınlık bir kafayla tetkik etmeden iyimser veya kötümser olmamak gerek.
Reklam
Gerçekçi algılar oluşturmak çaba ister. Oysa insan doğruyu bulma yolunda çaba sarf etmek yerine aklına ilk gelen düşünceye inanma eğilimindedir. Böylece herhangi bir problemde kusuru karşısındakine havale eder. Acelecilik de İnsanın gerçeği araştırma zahmetine katlanmamasına bağlıdır. İnsan işine gelen konuda iyimser, gelmeyen konuda kötümser olma lüksüne sahip değildir
Kötümserlik ya da iyimserliğin bir çeşidi gerçeklerle ilgilidir. Bu noktada kötümserciler ve iyimserciler durumun nasıl olduğu ve olacağı konusunda anlaşamazlar. Do­layısıyla, herhangi bir zamanda dünyada daha çok haz mı yoksa acı mı olduğu ya da bir insanın kanseri atlatıp atlatamayacağı konusunda anlaşmazlık yaşayabilirler. İkinci bir çeşit kötüm­serlik ya da iyimserlik ise gerçeklerle değil, gerçeklerin değerlendirilmesiyle ilgilidir. Bu noktada kötümserler ve iyimserler ne olduğu ya da olacağı konusunda değil, olan ya da olacak olanın iyi ya da kötülüğü konusunda anlaşamazlar. Bu çeşit bir iyimser örneğin kötümserle hazdan çok acı olduğu konusunda hemfikir olabilir, fakat hazzı yaşamanın acı çekmeye değdiğini düşünebilir. Bununla beraber, kötümser hazdan çok acı oldu­ğu konusunda iyimserle hemfikir olabilir fakat hazzı yaşama­nın az miktarda bile olsa acı çekmeye değdiğini inkar edebilir.
Sayfa 229 - Doğu Batı YayınlarıKitabı okudu
Kitapların dünyası tehlikeliydi, bilhassa da romanların. O kurgusal yol insanı kolaylıkla hayaller evrenine götürebilirdi, herseyin akışkan ve her şeyin mümkün olduğu o tekinsiz evrene. İnsan ne olduğunu anlamadan öyle bir kapılıp giderdi ki bu âleme, bağı büsbütün kopabilirdi gerçeklikle. Oysa azınlıksan, azınlık çocuğu olarak gelmişsen dünyaya, hiçbir zaman fazla hayalci, fazla naif, fazla romantik olma lüksün yoktu. Ayakların her zaman sıkı sıkı basmalıydı hakikatlerin toprağına. Çok fazla itimat etmemeliydin kimseciklere. Kötümser olmak iyimser olmaktan yeğdi; zira dünya haksızlıklarla dolu bir yerdi.
Sayfa 110Kitabı okudu
XIX. yüzyılın birinci yarısının, İngiltere’de Byron, Fransa’da De Musset, Almanya’da Heine, İtalya’da Leopardi, Rusya’da Puşkin ve Lermontov gibi kötümser şairler; Schubert, Schumann, Chopin ve hattâ son dönemdeki Beethoven (ki kendisini iyimser göstermek isteyen bir kötümserdi) gibi kötümser besteciler ve hele Schopenhauer gibi son derece karamsar bir filozof yaratması nedendi?
Reklam
Zamanın çok ince Dilimleri
İyimser bir hesapla diyelim ki, seksen yıl yaşadınız Her gün çalışmak, yemek ve uyumakla geçen saatler ayrı ayrı hesaplansa ortaya korkunç bir tablo çıkıyor. Seksen yılınız ede ede 29.200 gün edebiliyor. Günde yedi saat uyusanız, seksen yılda 204.400 saat, yani 23 yıl 4 ay kadar uyumuş oluyorsunuz. Amma çok lan, diye düşüneceksiniz. Evet, bence de
Sayfa 260 - Ortaoyuncular YayınlarıKitabı okudu
Servet-i Fünun okulu, Osmanlı edebiyatının en parlak devridir. Bu okulun takipçisi olan şairlerin çoğu şüpheci, kötümser ümitsiz, hasta ruhlar biçiminde görünmüşlerdir. Hakiki Türk ise inançlı, iyimser, ümitli ve sağlamdır.
Sayfa 32 - Anonim yayıncılıkKitabı okudu
Dönemin en kalıcı mirası aslında şu ayrımdır: Bir yanda insan doğası konusunda kötümser olan Machiavelli ve Hobbes gibileri (otoriter ya da muhafazakâr felsefeler), diğer yanda daha iyimser olan Locke ve Spinoza gibileri (liberal felsefeler.) Genelde, çoğumuz için hâlâ geçerli olan bu ana siyasal bölünmeye şimdi sırasıyla sağ ve sol diyoruz.
683 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.