Kültürün Taşıyıcısı: Kitap
"Televizyon kültürü" diye bir mefhum tanımıyorum. Televizyon; aylak şuuru iğdiş edilmiş, hiçbir zaman okumak ve düşünmek alışkanlığı kazanmamış sokaktaki adam için icat edilmiş bir nevi afyondur.
Televizyon, şuurdaki son pırıltıları da yok eden bir cehennem makinesidir.
Tam bir kaçıştır televizyon. Yokluğa, boşluğa, şuursuzluğa açılan bir kapı...
Bu korkunç tiryakilik, kurbanlarını batılılaştırmaz, "batırır".
Kültürün dün de, bugün de, yarın da tek taşıyıcısı vardır: KİTAP.
Hiçbir düşünce emeksiz fethetilemez. Şahikalara ancak dikenli patikalardan tırmanılabilir. Tefekkür, sürekli bir cehdin hak edilmiş mükâfatıdır.
Kısaca televizyon kültürü, kültürle münasebetlerini kesmeye karar verenlerin uydurduğu bir yalandır.
Batının bütün fuhşiyatını haremimize taşıyan bir kanalizasyonun hayırlı bir işe yarayacağını ummak büyük iyimserlik olur. Sirenlerin şarkısı çok masum bir hayal...
Televizyonu izlerken şuurumuz yarı uykudadır. Bu itibarla seslerin ve renklerin cümbüşü ile bir kat daha sarhoşlaşır ve kendimizden geçeriz.
Eskiler "medenileşmek frengileşmek" dir demiş. Televizyonun cömertçe dağıttığı medeniyet de bu çeşit bir medeniyet.
(Bulutları Delen Kartal - Cemil Meriç ile Konuşmalar)