Beklemek, doğru zamana kadar tüm kapıları kapatmaktır.
Sayfa 22 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Ya taşı atan olur ya da taşa göğsünü siper eden. Şimdi ben hangisiyim?
Sayfa 21 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Reklam
Anı yakalayıp, insanların o anda kalmalarını sağlamak ve her bakıldığında o anı tekrar tekrar yaşamak, geçmeyen geçmişe ayna tutmaktır.
İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Kim bilir o gülüş ardında ne sancılar, anılar, ölümler, yaslar, ayrılıklar saklı.
Sayfa 20 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Belki de hepimiz sessizce kabul etmeliyiz; 'anlam' biz çözmeye çalıştıkça düğümlenen bir sır. Biz bulduğumuzu sandıkça daha da kolay saklıyor kendini bizden.
Sayfa 4
Belki de her fotoğraf bir şiirdir.
İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Reklam
Resmedilen her şeyin bir yaşam öyküsü vardır.
Sayfa 20 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Anlamın varlığını hissediyor, kokusunu alıyor, esintisinin varlığımızda uyandırdığı heyecanı fark ediyoruz ve sonra herhangi bir şeymiş gibi yavaş yavaş terk ediyoruz onu unutulmaya.
Sayfa 4
Acı, onu ancak yaşayanın bileceği, kendisi gibi aynı acıya uğramışların tanımlayabilecekleri kaçış yeriydi.
Sayfa 19 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Kapitalizm doğrudan kapitalistlerin kendi hüsranıyla son bulacak.
Reklam
Çünkü bu çağın insanlarıyız ve Titanik değiliz. Suda ve acıda batıyoruz.
Sayfa 19 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
Heybetli söylemlerimiz yok. Herhangi bir dağa çarpınca suyun dibini boyluyoruz.
Sayfa 19 - İzdiham Dergisi -sayı 54Kitabı okuyor
İç geçirerek daha ne kadar sürecek bu bekleyiş, kavuşamamak; incelen kollarımla düştüğüm yatakta nefesim titreyerek özlüyorum seni, dünya sönüyor yokluğunda, gömüldüğüm karanlık ne geceye benziyor ne ölüme.
Karşılaştığı insanlar, esen rüzgar, okuduğu bir kitap, öylece boş boş tavana bakarken düşündüğü bir an, hepsi o hamura çentik atmaya, o duvara renk katmaya devam eder. Yeni yeni pencereler açmaya, bazı kapıları kapatmaya… Kendinle tanış ama tanıdım deme, kendini bulmaya çalışmak da sanki biraz beyhude. Yol uzun, kim bilir?
Çok eskiden, keskin sınırları olan insanlar bende hep hayranlık uyandırırdı. Evetleri hayırları belli olan. Duvarlarında pencere nerede, kaç kapı var belli olan. Kilitleri belindeki kocaman halkada asılı olan insanlar. Kendini tanımak, bilmek ve bu tarife sadık kalmak böyle bir şey sanırdım. Benim duvarlarım her an yıkılmaya, pencerelerim kapanmaya, kapılarım kırılmaya müsaitti sanki. Ben o duvarı her an farklı bir renge boyayabilirdim. Anahtarlarım incik boncuk çekmecelerinde kaybolurdu, bugün bir daha asla dediğim şeye yarın kendimden geçe geçe koşabilirdim. Şu tanımda bile bir katılık yok mu sanki? ‘Ben buyum.’ Diyebilme hadsizliği.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.