Bir çocuğun gözünden ebeveynlerini incelemek ve anlamak kimi zaman zor tıpkı büyüyünce onlar gibi yapamayacağımız ne varsa hak vererek tekerrür ettiği gibi. Jean-Louis Fournier bu kez gezici jandarma birliğinin doktoru olan babasını anlatıyor okuruna. Diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserde otobiyografik bir anlatı. Babasının değişen ruh haline, çok alkol tüketmesine ve çevresine sergilediği tutumlara karşı görüşlerini şeffaf bir şekilde aktarıyor. Annesine, kendisine hatta çevresine karşı hoyrat ve öfkeli tutumuna rağmen babasının kimseye zarar vermediğini söylüyor. Nihayetinde doktor can almaz, can kurtarır. Ama kendisi de olmak üzere kalp kırdığı çok oluyor, bazen de korkutuyor.
Her ailenin baba faktörü farklı, Fournier kendi evine misafir ediyor, babasının kendisine, annesine, kardeşine, iş ortamına ve hastalarına olan tutumuna sıkça değiniyor. İlk başta bu kadar savruk ve alkol tüketimi ile hayatını zehir etmesine kızıyor ama en sonunda nedenini anlıyor Fournier; herkesin hayat ile başa çıkma yöntemleri farklı. Babası yalnızca kötü bir seçimle baş etmeye çalışıyor haliyle de hayata erken veda ediyor, henüz kırk üç yaşında, Fournier on beş yaşında bir çocukken. Yazardan okuduğum üçüncü eser, objektif ve içten anlatımlarını okumayı seviyorum. Baba-oğul ilişkisine dair kısacık ama etkili bir okuma Asla Kimseyi Öldürmedi Benim Babam.