Biliyor musunuz sevgili dostum, toplumumuzda dünyaya değer vermeyen üç adam vardır. Din adamı, Doktor ve Adalet adamı.
“Kurmacanın bize bilmediğimiz ya da farkında olmadığımız şeyi gösterme gücü vardır,"
Reklam
ve bu pek de soylu olmayan şeyden yeşerir en büyük aşklar ve en iyi aileler oradan temelini atar,
Öyle ya hepimiz hiç tanımadığımız kimi insanların berbat bir kopyasıyız; şu anda sevdiğimiz kişilerin yanına yaklaşmayan ya da onları es geçen ya da eğer duruyorsa bile zaman içinde bunu yapmaktan yorulan, geride iz bırakmadan toz olup giden, ya da ardında sadece kaçıp giden ayakların toz zerreciklerini bırakan insanların ya da ölüp giderek, sevdiklerimizde ölümcül yaralar açan, en nihayet kapanıp iyileşmiş kimi yaralar açanların kopyasıyız ...
Bilirsin insanların birbirinden haberdar olması için biraz çaba gereklidir...
Sayfa 37 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
her şeye, en gerçeğe aykırı, en saçma şeye bile inanılan bir zaman vardır. bu zaman bazen sadece birkaç gün sürer, ama bazen de sonsuza dek sürer.
Reklam
...sadece bunun için, kendilerini unutmak, daha önce oldukları insanı toprağın altına gömmek için; aslında hepimiz şu anda ya da daha önceden olduğumuz şey olmaktan tarif edilemez biçimde yorulduk.
Kanaatlerimiz geçici ve fanidir, en kuvvetli olduğuna inandıklarımız dahi. Duygularımız da öyle. Onlara güvenmemek gerekir.
Her şeyin bir sonu vardır ve isterse yüz yıl sürsün, sona erdiğinde yeterli gelmez.
Reklam
"Bir yazar ancak olanları hayalinde canlandırabiliyorsa, hayalinde yineleyebiliyorsa öyküleri görebilir, ve ancak onları uzun zaman kendi içinde saklayacak, kendi kendine defalarca anlatacak sabrı varsa, iyi anlatmayı başarabilir."
Sayfa 247 - YKYKitabı okudu
insan asla hiçbir şeyi anlatmamalı, bilgi de vermemeli, hikâyede aktarmamalı, hiç var olmamış, yeryüzüne ayak basmamış, dünyayı dolaşmamış ya da dünyadan geçmiş ama tek gözü kör, kararsız unutuşa gömülerek yarı yarıya kurtulmuş varlıkları da insanlara hatırlatmamalı. Anlatmak hemen her zaman bir armağandır, anlatılan hikâye zehir taşısa ve saçsa bile; aynı zamanda bir bağdır, güven duymaktır; er veya ihanete uğramayan güven ise nadirdir; dolanıp düğümlenmeyen, sonunda sıktığı için bıçak ya da jiletle kesilmesi gereken bağ da nadirdir.
bizim yerimizi kimin alacağını kim bilebilir, sadece her zaman birinin yerimizi alacağını biliriz; her durumda, her koşulda, ne yaparsak yapalım, aşkta, dostlukta, işte, nüfuzda, hakimiyette, hatta sonunda bizden bıkan nefrette; yaşadığımız evlerde, bize razı olan kentlerde, bizi ikna eden ya da kulağımıza gülen, marıldanarak onaylayan, sabırla dinleyen telefonlarda, oyunda ve işte, dükkanlarda ve bürolarda, yalnızca bize ait olduğunu zannettiğimiz çocukluk dünyasında ve onca kokuşmuşluğu görmekten bitkin düşmüş sokaklarda, restoranlarda, gezinti yollarında, koltuklarımızda ve çarşaflarımızda, üstlerinde hiçbir koku hiçbir iz kalmayıncaya, yırtılıp bez olarak kullanılıncaya kadar; öpücüklerimizde de yerimizi başkası alır, öpüşürken gözler kapatılır, anılarda, düşüncelerde, hayallerde ve her yerde yerimizde doldurulur; omuzların üstüne yağan kardan ibaretim, kaygan ve yumuşak, kar daima diner ...
Her şey çok fazla sürer ya da hiçbir şeye son vermenin yolu yoktur, sona eren her şey bir sonrakine besin olur, ya da hiç beklenmeyen, uzak bir şeye, belki de o yüzden kendimizi öyle paralarız, annelerin, "Geçti, bitti gitti, geçti" diye sağladıkları anlık çözümün gerçeklikten uzak olduğunu hissederiz de ondan. İşin doğrusu hiçbir şeyin geçmediği, hiçbir şey geçmiyor, gitmiyor; hiçbir şey geçmiyor...
Sayfa 186 - YKYKitabı okudu
“Ben olayım yüreğindeki kurşun, bırak olanca ağırlığımla ben çökeyim ruhuna yarın; kanlı ve suçlu.”
Sayfa 301Kitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.